Bölüm 9 "Çamur"
Multimedya; Cara olarak düşünebilirsiniz.
🍰
Cara'nın su yeşili elbisesinin kabarık uçları dallara takılmaktan dolayı yırtılmış ve uçları toprağın rengine bürünmüştü. Bu büyük ağaçlar ile kaplı ormanlıkta nereye gittiğini bilmeden ilerliyor, bir yaşam belirtisi arıyordu Cara. Çok fazla saat geçmişti, hava henüz aydınlık değildi fakat bir kaç saat içinde gökyüzü aydınlığa kavuşacaktı.
Cara her ne kadar yola yakın durduğunu sansa da istemsizce yoldan uzaklaşmıştı ve bunu fark etmesi biraz uzun sürmüştü. Şimdi ise zorlanarak elbisesini havaya kaldırmış, geldiği yöne gittiğini düşünüyordu. Bir ara ormanın derinliklerinden gelen hayvan sesleri onu korkutmuş, Pamela ile kendisini kaçıran iki katilin kendisini bulmasını bile dilemişti.
"Lanet olsun!" Hırsla eteğinin uçlarını savurdu, su yeşili- daha çok kahverengiye dönmüş- elbisesinin uçları çalılıklara serildi. Sırtını yaşlı bir ağacın tırtıklı gövdesine yasladı, tüm gece yürümüş ve terlemişti. Saçları dağılmış boynuna yapışmıştı, yüzüne sürülen pudra ter ile beraber çoktan akıp gitmişti. Cara şu an görüntüsüne önem vermiyordu; bir an önce bir insan bulmayı umuyordu. Ona yardımı dokunabilecek iyi bir insan.
Cara sırtı gibi kafasını da ağaca yasladı, bir süreliğine gözlerini yumup nefesini düzene soktu. Dinlenmek ona acı gerçekleri de hatırlatmıştı: acıkmıştı ve uykusuzdu. Gözlerini açıp gökyüzüne sabitledi, koyu mavi renk dağılıyor gündüzün açık rengi yerleşmeye başlıyordu. Fakat yaklaşan gri bulutları görebiliyordu Cara; bu demek oluyordu ki yağmur yağacaktı. "Çok güzel," diye söylendi alnında ki teri avucuyla silerken. "Bir bu eksikti!"
Pamela'yı düşündü; iyi olup olmadığını ve onu bırakmanın doğru olup olmadığını. Tek umudu o iki yabancının Pamela'ya bir zarar vermemesiydi. Zira ona bir zarar gelirse istemeyerekte olsa kendini suçlayacaktı Cara.
Sırtını ağaçtan çekti, tekrar eliyle elbisesini toparlayacakken aklına daha iyi bir fikir geldi. Eğilip elbisenini iki yandan tutarak tüm gücüyle ortadan ikiye ayırdı. Elbise yazlık rahat ince kumaşlı bir elbise olduğu için çok zor olmamıştı yırtılması. Cara görüntünün kötülüğüne aldırmadan yırtabildiği kadarını yırttı, şimdi elbise dizinin iki santim aşağısında bitiyordu. Uzun saat sonra Cara rahatça gülümsedi; kendisini hafiflemiş hissediyordu.
Kirli elleriyle önüne gelen yüzüne ve boynuna yapılmış olan saçları da arkaya itti. Saçına takılan tokaların çoğu düşmüştü ancak bir tanesi hâlâ duruyordu. Cara önden bir kaç tutamı o toka ile arkada birleştirip tutturdu.
Cara; bunu neden ilk başta yapmadığını sorguladı, fazlasıyla rahatlamış ve iyi hissediyordu. Ne kadar küçük topuklu ayakkabılarını da çıkarıp atmak istesede bunu yapamazdı. Çalılıklar anında etine girer ve onu yürütmezdi.
O an rengi gittikçe açılan gökyüzünden iri soğuk yağmur damlaları inmeye başladı. Cara açık tenine değen buz gibi yağmur damlaları ile ilk başta irkildi. Yürümekten sıcaklayan tenine iyi geldiği inkar edilemezdi ama yağmur hızlanırsa o zaman çıkmaza girerdi Cara. Yine de yürümekten vazgeçmedi, her tarafı birbirine benzeyen büyük ağaçların kapladığı ormanda ilerlemeye devam etti. Artık elleri boşta olduğu için koluna takılacak olan çalılıkları ve dalları ona değmeden engelleye biliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/196516245-288-k484750.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16.Yüzyıl Pastacısı
Historical FictionCara Hamilton; Durham'ın en gözde ailesinin; Hamilton'ların tek kızları. 17 yaşında olan Cara; diğer kızların aksine evlenmek değil, tatlılar yapmak istiyordu. Tüm vaktini bir Dükün peşinden koşmak yerine mutfakta harcamak istiyordu. Marifetli elle...