16.Yüzyıl Pastacısı;5

9.5K 738 41
                                    

16.Yüzyıl Pastacısı
Bölüm 5 "Olaylı Gece"

🍰

Ülkenin bir çok yerinden gelen asiller ihtişamlı büyük salonu şık ve iddialı kıyafetleri ile doldurmuştu. Kadınlar; oldukça zarif ama aynı zamanda güçlü duruşları ile birbirlerine gülümsüyordu. Erkekler; en pahalı, şık elbiselerini giymişlerdi. Onlarında yüzlerinde memnun bir ifade vardı.

Salon çok büyüktü, etrafta hizmetliler dolanıyordu. Hamilton ailesi at arabasından indi, Bayan Alberta kendinden emin duruşu ile öndeydi. Güneş sarısı, üzerinde turuncu parıltılar bulunan iddialı bir elbise tercih etmişti. Koluna girdiği Liam Hamilton yorgun gözükmesine rağmen yine de gülümsüyordu. Sırf Alberta'dan laf yememek için.

Cara ise uzun eteğine basmamak için büyük bir uğraş içindeydi. Bu sırt dekoltesi olan, su yeşili elbiseyi annesi Cara için seçmişti. Elbise belini sıkıca sarmış, ardından aşağı inerken oldukça kabarmıştı. Ve Cara topuklu ayakkabıları ile yürürken fazlasıyla zorlanıyordu, Düşes Alberta kafasını çevirip Cara'ya bakınca Cara anında gülümseyip, hiç bir şey olmamış gibi bir izlenim verdi.

Sarayın geniş kapıları sonuna kadar açıktı, içeriden gecenin karanlığına dolan parıltılı ışıklar Cara'yı istemsizce meraklandırmıştı. Oldukça sakin bir müzik çalıyordu etrafta, gelen kişileri rahatlatmak içindi. Hamilton ailesi salona inen ihtişamlı altın renginde ki merdivenlerin başında durdu. Düşes Alberta çelikten bir ifade sergilerken Liam Hamilton ona nazaran daha samimi bir ifade ile iniyordu geniş merdivenlerini. Cara ise düşmemek için elinden geleni yapıyordu.

İçkilerini yudumlayan misafirlerin bakışları onlara döndü; tüm salon onlara bakıyordu şimdi. "Dikkatli ol küçük kızım," dedi düşes Alberta uyarıcı bir tonda. Cara "Peki anneceğim." Diyerek cevap verdi düşese.

Annesi ve babası bir çok masaya uğruyor bazen iş hakkında bazen de sıradan şeyler hakkında muhabbet ediyorlardı. Cara bu konuşmalara hiç bir zaman karışmazdı, dinliyormuş gibi yapardı sadece.

Konuşmaların sıkıcılığından bunalan Cara gözleri ile etrafı incelemeye koyuldu. Her bir insanın suratlarına bakarak kişilik analizi yapmaya çalıştı. Bazı insanlar memnuniyetsiz ve beton gibi suratlara sahipti. Oysa ki Cara kendi tatlılarını yiyen kişilerin anında mutsuzluğundan kurtulacağını biliyordu.

Şu an bu sıkıcı ortamda olmak yerine sıcak mutfakta olmayı tercih ederdi, Cara. Tatlılar onun için vazgeçilmezdi, her birini yaparken sevgi ve şefkat ile yapardı. Tatlı yaparken kendini unuturdu, bulunduğu ortamdan kopardı. Sadece güzel kokular, temiz dokunuşlar ve sonuç olurdu onun için. Çoğu zaman küçük çocuklara gizlice Cupcakler pişirirdi.

O an yüzlerinde beliren o ifade Cara için her şeye bedeldi. Açık koluna dokunan soğuk eller ile anıları bir bir silindi gözlerinin önünden. Gerçek ana dönerken onu Pamela karşıladı. Pamela ailesinin en yakın dostlarından birinin kızlarıydı. Cara'dan sadece bir yaş küçüktü. "Selam," dedi Pamela sevimli gözükmeye çalışarak.

Ancak Cara onun gerçek kişiliğinin çoktan farkındaydı. O insanları aşağılamak ile kalmaz onlara pis kumpaslar düzenlerdi. "Selam Pamela," dedi Cara sıkılgan bir şekilde. Pamela'nın yeşil gözleri şeytani bir ifade ile etrafta dolanıyordu. "Az önce bir adamla çarpıştım, ne kadarda yakışıklıydı!"

Cara bir saniyeliğine onun yüzüne bakıp, kafasını iki yana sallayıp önüne döndü. "Bir kaç güne elde edersin." Dedi Cara umursamazca. Pamela altın sarısı buklelerini eliyle geriye itti. "Ah tatlım, bir kaç saate elimde olur."

Pamela yaşına rağmen fazlasıyla olgun bir görüntüye sahipti, dolgun göğüslerini belli edecek elbiseler giymeyi severdi. Ve en önemlisi o ciddi bir çapkındı. Yakışıklı bir Dük gördüğünde onu elde etmek için tüm dişiliğini kullanırdı. Cara onu umursamamaya çalıştı, Pamela ona her zaman ki gereksiz bilgileri anlatırken Cara'nın gözleri etrafta dolanıyordu.

Büyük salonda ki eğlence bütün hızıyla devam ediyordu; kulaklara dolan şarkılar bir hızlanıyor bir yavaşlıyordu. Uzun saatler geçmişti ve Cara fazlasıyla sıkkındı. Ayaklarını acıtan topuklu ayakkabıları çıkartıp, bir köşeye fırlatmak için can atıyordu neredeyse. Salonun altın sarısı renginde ki ışıklanmaları daha koyu bir renge dönüştü, kırmızı aralarında siyah bulunduran renk tüm salona hakimdi. Bu renk; çiftler için dans demekti. Herkes susmuş kemandan çıkacak sesi bekliyordu, kemanını tutan bıyıklı ufak adam gözlerini yumdu.

Kemanın uğultulu sesi ile beraber diğer sesler de ona karıştı ve artık dans müziği hazırdı. Kibar adamlar eşlerini tek tek dansa kaldırdı. Geniş salonun tam ortasında büyük bir ahenk ile dans ediyorlardı. Müzik ara sıra yükselince hareketler de ona göre hızlanıyordu. Liam Hamilton eşinin önünde eğilip elini uzattı, Alberta ona uzatılan ele nazikçe kendi elini bıraktı. Ve ikisi de dans edenlerin arasında bir yer edindi.

"Hey," Cara duyduğu tanıdık ses ile arkasına doğru döndü. Pamela ona sesleniyordu. "Ne oldu Pamela?" Diye sordu Cara ona bir adım atarak. Pamela cevap vermeden Cara'yı bileğinden yakaladı, hiç zaman kaybetmeden onu bahçeye açılan kapılara doğru sürüklerken Cara çaresiz bir haldeydi. Pamela tüm gücüyle tutuyordu bileği ve Cara bir türlü kurtulamıyordu. "Neler oluyor?" Diye sordu Cara kapıları geçerken.

Pamela durdu, elini Cara'nın bileğinden çekti ve heyecanla güldü. "O, burada." Dedi sabırsız bir şekilde. Cara kaşlarını çatarak "Kim burada?" Diye sordu. Pamela sıkılgan bir nefes alıp verdi. "Kim olacak Aptal? Şu bahsettiğim yakışıklı. Onu buraya gelirken gördüm." Pamela hızlıca etrafına bakındı, karanlığa bulanmış büyük bahçe sessiz ve boştu. Salondan gelen hoş müzik sesleri çok az duyuluyordu. "Beni niye getirdin?" Diye sordu Cara kollarını birbirine bağlayarak.

Pamela ona döndü, yeşil gözlerinde alay vardı. "Bizi izlemen için tabii ki."

Cara duyduğu saçma cevap ile geri dönecekken bahçede bir kadının acı dolu çığlığı yükseldi. Pamela ve Cara şaşkınlıkla birbirlerine baktı.

"Kimdi o?" Diye sordu Pamela korku dolu bir şekilde. Cara gözlerini kısıp karanlık bahçede bir hareketlilik veya bir ses aradı. Pamela korkudan titriyordu, arkasında ki saksıyı görmeyerek geri geri yürüyordu. Cara onun saksıya çarpacağını görünce uyarmak istesede çok geçti artık.

Pamela üç saksıyı devirerek fazlasıyla ses çıkartmıştı ve o seslerden sonra hışırtılar duymuşlardı. "Lanet olsun Pamela, gidelim hadi." Cara onun titreyen parmaklarını tuttuğu sırada gür bir erkek sesi onları olduğu yerde buz gibi dondurdu.

"Hiç bir yere gitmiyorsunuz, hanımlar."

🍰

Merhabalar, nasıl buldunuz bölümü?

Pamela'yı sevdiniz mi?

O kadın neden çığlık attı?

Ve, Cara ile Pamela oradan gidebilecekler mi?

Bölüme emek adına ve yeni bölümün hemen gelmesi adına lütfen oy veriniz ve düşünceleriniİ belirtiniz.

🍭🍬

16.Yüzyıl PastacısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin