ㅣ6ㅣ

5.6K 605 400
                                    

Jungkook

Karşımdaki aptalın hıçkırıkları dışında hiçbir ses yoktu şimdi. Caddeden geçen araçlar bir anda geçmez olmuştu. İnsanlar bir anda gözden kaybolmuştu. Kuşlar çok daha uzaklara uçmuş,hayvanlar kendi yuvalarına çekilmişlerdi.

Dizlerini kendine çekmiş,kendi hali için Tanrı'ya yalvarırken bir an için onun bu hâline üzülmüştüm.

Yalnızca bir an için.

Arkamı dönüp gitmeye koyuldum fakat içimdeki acayip his bir türlü gitmeme izin vermiyordu. Önemli bir şeyi mi orada mı unutmuştum? Yanlış yoldan mı gidiyordum? Yoksa daha önce orada aklıma kazınacak bir olay mı yaşamıştım? Neydi beni oraya çeken şey?

"Hyung? Beni duyuyor musun?"

"Duyuyorum şimdi."

"Senden bir şey isteyeceğim. "

Doğru muydu? Bunu yaparsam yanlış anlaşılır mıydım? Ona olan davranışlarımdan dolayı benden soğur muydu?

''Tabii ki Jungkook.Seni dinliyorum.''

Haklıydım ben. Sevgilimin mezara eksik gitmesine öylece göz yumacak değildim.Tanrı,o küçüğün görmesini isteseydi zaten onu bu şekilde yaratmazdı.

''Şu geçen evine bıraktığımız kör çocuk.''

''Kaba olma Jungkook.Kör değil.Görme engelli demek zor bir şey değil.''

''Her ne ise işte. Onunla karşılaştım.Pek iyi gözükmüyor.Yardım edecek vaktim yok.Adresi versem gelebilir misin?'' 

''Tabii. Sen mesaj at.Ben hemen çıkıyorum.''

Telefonu kapatıp cebime koydum ve Namjoon hyungu bekleme seçeneğini gözden geçirdim.Bekleseydim vaktim yok yalanım suya düşerdi.Beklemesem de küçük olan gidebilir ve bu da beni Namjoon hyungun gözünde bir yalancı yapabilirdi.Hayır,asla küçüğe bir zarar gelme ihtimali için bekleme gibi bir niyetim yoktu.

Hyungun geldiğini,sindiğim duvardan gördüğüm zaman içime anlam veremediğim bir rahatlık yayıldı.Küçük olanı kaldırdı ve eline bastonunu tutuşturdu.Onun koluna girdiğinde ise artık benlik bir durum olmadığına emin olup kendi yoluma gitmeye karar verdim.

Kesinlikle benlik bir durum değildi.Başından beri hiç olmamıştı.Gözleri görmeyen biri,asla beni ilgilendirmiyordu.

Adımlarım beni otobüs durağına getirdiğinde yağmurun hafif çiselemesi ile otobüsün hızlı gelmesini diledim.Neyse ki şansım yaver gitmişti ve yalnızca birkaç dakika sonra koca araç sokağın başında belirmişti. Otobüsün içine attığım ilk adımda bedenime yayılan sıcaklık ile o ana kadar havanın serinlediğini fark etmemiştim.Sadece hyungun,o küçüğü bir an önce evine bırakıp ıslanmamasını dilemiştim.

Belki yirmi,belki yirmi beş dakika sonra gelmek istediğim yere ulaştığımda hala yağan yağmura karşın kapüşonumu başıma geçirerek indim otobüsten.Hava serinlemişti ama kış aylarında olduğumuz için bu,anormal bir durum değildi. 

Mezarlıktan içeri attığım ilk adımda artık beni görmeye alışmış olan bekçiye başımla küçük bir selam vermiş,sonrasında ezberlediğim yöne gitmeye başlamıştım.Sonunda onca mezarın arasında içimi en çok darlayan,gözlerimi en çok dolduran,dudaklarımı en çok titreten mezarın yanına kadar geldiğimde titrek bir nefes vermeden edemedim. Aşık olduğum ismin yazılı olduğu taşın dibine çöküp sırtımı yasladığımda gülümsedim.

''Göğsüne sırtımı böyle yaslamam çok hoşuna giderdi.''

Derin nefesler aldım.Buraya ağlamaya gelmemiştim.Taehyung ağlamamdan nefret ederdi. Ama ne yazık ki her gelişimde kendime teselli olarak aldığım bu cümleye yenik düşer,belki de toprağında belirgin bir ıslaklık yaratacak kadar gözyaşı dökerdim.

ㅣMokitaㅣ 'JiKook'  /Quasimodo IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin