Jimin
Hastaneden çıkarken attığım ilk adımda soğuk hava yüzüme çarpmıştı. Daha birkaç gün önce güzel bir piknik yapabilecek kadar güzelken şimdi nasıl bu kadar soğuk olabilirdi?
Kolumu tutarak bana destek olan Jungkook'a sokuldum. Onun bedeni daha sıcaktı. Aslında sorsalar,onun bedeni tüm her şeyden daha sıcaktı bana göre.
"Üşüdün mü?"
"Birazcık. "
Kolunu omzumdan geçirerek beni kendine çekti. Şimdiden ısınmaya başladığımı hissederken ondan gerçekten kısa olduğumu fark ettim. Başım henüz göğsüne kadar gelebiliyordu.
"Teşekkür ederim."
Birlikte bir taksiye binmiş,benim evime gelmiştik. Jungkook nedenini bilmediğim bir şekilde heyecanlıydı ve gerçekten buna anlam verememiştim.
"Hadi. Aç kapıyı da gir içeri."
"Jungkook." dedim kıkırdayarak. "Neden bu kadar acele ediyorsun? "
"Acele etmiyorum. Sen sadece çok yavaşsın."
Ne yapabilirdim ki? Her gün geldiğim ve hatta yaşadığım yer bile olsa gözlerim görmediği için yavaş hareket etmek zorundaydım.
Bozulan moralimi ona çaktırmadan kapıyı açıp içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkarıp salona doğru adımlarken çarptığım masa ile gelecek olan acıya ön hazırlık yapmaya hazırlanırken duraksadım. Acımamıştı. Aksine,yumuşak bir şeye çarpmış hissi vermişti. Ellerimi yavaşça öne uzatıp çarptığım şeyin masa olup olmadığını kontrol ettim.
"Masam...Kenarları sivriydi ama bunun."
Omuzlarımda ellerini hissettim sonra. Beni bir yere yönlendirirken sesi kulağıma yakın bir yerlerden gelmişti.
"Dahası var küçük."
Odama doğru ilerlediğimizi düşünüyordum. Önceden odama giden yol kirli ve cam kırıkları ile doluyken şimdi tertemizdi. Ayaklarım sanki bir bulutun üstünde geziyor gibiydi.
"Jungkook. Ne oluyor? Benim evimde miyiz?"
"Hm hm. Şimdi de senin odana giriyoruz."
Odama girerken kapı eşiğini atlatmak için ayağımı kaldırmıştım fakat buna gerek kalmamıştı.
"Eşik...Eşik gitmiş."
Omuzlarımdaki elleri beni yönlendirirken ben sadece buna izin veriyordum. Yatağıma oturduğumda olduğundan daha yumuşak olduğunu fark ettim. Jungkook ise kalkıp perdeleri açmıştı. Çıkan ses ona benziyordu en azından.
"Penceredeki tahtaları söktüm. Güneş giriyor odana. Masanın ve sivri eşyaların köşelerini yonttum . Eşikleri teker teker söktüm ve mobilyalarını ve evini temizledim. Yepyeni bir yer oldu burası Jimin-ah."
Ben...Ben çok tuhaf hissediyordum. Yoongi hyungdan sonra ilk kez birisi benim için çabalamıştı. Üstelik bu öyle basit bir şey de değildi.
"J-Jungkook..." dedim sesim titrerken. Gözlerimin dolduğunu da hissediyordum. Onun yatağın diğer tarafına oturduğunu çöken ağırlıkla anlamıştım.
"Jungkook bu..."
Ve işte ilk gözyaşım düşmüştü. Konuşamamıştım daha fazla. Kuru bir teşekkür onun bu çabası için ayıp olurdu.
Kollarımı onun olduğunu tahmin ettiğim yöne uzattım. Parmaklarım onun kollarını bulduğunda yukarı çıkardım ve boynuna doladım kollarımı. Sıkı sıkı sarıldım ona. İtmemişti beni. O da kollarını belime dolamıştı. Şimdi ben onun boynunda ağlıyordum ve o da belimi hafif hafif okşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ㅣMokitaㅣ 'JiKook' /Quasimodo I
Fanfic"Mokita herkesin bildiği ama konuşmadığı gerçeklerdir Jimin. Herkesin bildiği fakat konuşmaya cesaret edemediği gerçekler. Biliyor musun? Buna bir örneksin sen. "