Jungkook
Fazlaydı. Bu kadar duygu yüklemesi bana fazlaydı. Önce mezarlıktaki bekçinin anlattıkları, sonra o küçüğün söyledikleri ve en son da küçüğün çaresizliğine bu derece yakından tanık olmam.
Gerçekten ölmeyi isteyecek kadar kötü müydü durumu?
Evi resmen dökülüyordu. Etrafta kırık eşya parçaları vardı ve mobilyaların birçoğu eski,kirliydi. Uyurken biraz inceleme fırsatım olmuştu etrafı. Dolabı gerçekten de boştu. Tek bir yemek kırıntısı bile yoktu. Mutfağında zaten çok fazla mobilya yoktu ama olanlar da ya kırılmış ya da bozuktu. Banyosu,dediği gibi,su doluydu. Odasına da bir göz atmıştım. Durum farksızdı. Evi de soğuktu. Üstelik bunca zaman onun gözlerinin görevini yapan hyungu bir anda onu bırakıp gitmişti söylediğine göre.
Tamam. Gerçekten ölmeyecek isteyecek kadar kötüydü durumu.
Taehyung bu halimi görse ne diyecekti bana? Neden bu kadar kötü bir insan olduğumu ben bile sorgularken o sorgulamayacak mıydı? Uzun zamandır kabuslarımda gördüğüm o güzel sinirli suratı buna işaret miydi yoksa?
Evime geldiğimde beklemeden odama çıktım. Kendimi yatağa atarken karnımın guruldama sesi odada yankı yapmıştı. Elimi guruldayan yerin üzerine koydum.
"Neden yaptım ki bunu? Neden açken önümdeki pizzadan tek bir dilim almayıp onu izledim? Neden bir an bile olsa kendi açlığımı unutup tamamen onun sağlığına yöneldim?"
Yatakta sağa doğru dönüp yanağımı avcumun içine aldım. Bir diğer elim ise hâlâ karnımdaydı. O an sebepsizce ona yaptıklarım geçti gözlerimin önünden. Ona ettiğim alay cümleleri,hakaretler,caddenin ortasında bir başına bırakışım,kapıya çarpmasını zevkle izleyişim ve o sokakta kıstırışımla birlikte daha niceleri...
Tanrım,ne zaman bu kadar kötü oldum ben? Taehyung gerçekten bu beni mi sevdi? Hani ben onun meleğiydim? Şimdi neden bir şeytandan farkım yok? Sırf görmek istiyor diye hayata eksik başlamış masum bir çocuğa neden bunu yapıyorum ben? Neden?
Bir karar aldım kendi kendime o akşam. Bundan sonra,dedim. Bundan sonra Taehyung'un seni böyle bilmemesini sağlayacaksın. O küçükten ne kadar haz etmesemde sevgilinin gözlerine sahip çıkmak zorundasın. Bunu...Bunu ancak onun yanında olarak yapabilirsin.
***
Kapıyı çalmamın üzerinden dakikalar geçmesine rağmen açan olmamıştı. Fakat içerideki sesler onun yavaş da olsa buraya doğru geldiğini gösteriyordu. Sonunda ise kapının ardından benden bir hayli kısa bedeni gözüktü.
"Kimsiniz?"
"Benim. "
Sesimi tanımış olmalıydı ki kasılmış bedeni rahatlamıştı.
"Jungkook. "
"Neden üzerinde hala pijama var? Çıkacağımızı söylemiştim. "
Üzerinde kir ve yer yer bir yerlere takılarak oluşmuş olduğu küçük yırtıklara gelişigüzel bir göz attım.
"Jungkook ben...Gelemem ki."
Kaşlarımı çattım.
"O neden?"
"Çünkü...Bunun için çok sebep var. İçeri geçmek istemez misin? Hava biraz soğuk gibi."
Ayakkabılarımı girişte çıkarıp içeri geçtim. Tanıdık salon gözüme çarparken eski koltuklardan birine oturdum. O da elindeki çubuk gibi şeyi önünde tutarak yanıma kadar geldi.
"Tam olarak hangi koltukta oturuyorsun? Elimi tutarak yönünü gösterebilir misin?"
Uzattığı elin küçük parmaklarına bir göz attım. Sonra da ona göre epey uzun ve büyük olan elimle o parmakları kavradım. Birkaç mırıltı çıkardıktan sonra arkasını döndü ve bana en uzak olan karşıdaki koltuğa oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ㅣMokitaㅣ 'JiKook' /Quasimodo I
Fanfiction"Mokita herkesin bildiği ama konuşmadığı gerçeklerdir Jimin. Herkesin bildiği fakat konuşmaya cesaret edemediği gerçekler. Biliyor musun? Buna bir örneksin sen. "