Jungkook
"Ne zamana kadar bana yalan söylemeye devam edeceksiniz?"
Pekala.
Batırmıştık-
Batırmış mıydık?
O zaman neden Yoongi yüzündeki çirkin sırıtışla bana bakıyordu?
"Sana onun sandığından zeki olduğunu söylemiştim."
"Konu benim zekam değil. Ve eğer bunun hakkında konuşacaksak da siz iki aptal bu sesi tanımayacağımı düşünecek kadar mı yitirdiniz aklınızı? Oturun şuraya. İkiniz de. "
Henüz az önce kalktığım koltuğa,kazık yutmuş kadar rahatsız bir şekilde yeniden otururken, Yoongi ayaklarını sürüyerek gelmiş ve rahatça yayılmıştı.
"Hanginiz anlatmaya başlayacak? Tanrı aşkına. Senelerce karanlıkla yaşadım. Benim renklerim seslerken,beni bu kadar hafife almanız üzdü doğrusu. Şimdi,bu kötülüğü yapma sebebinizi açıklayın."
Sevgilim,sinirli olmaktan ziyade daha çok heyecanlı ve meraklı gözüküyordu. Bir de benim afallamış halim ve onun kendini kanıtlama durumu yüzünden olsa gerek,keyifli de gözüküyordu.
"Jimin bak,senden bir şey saklamam bilirsin ama seni korumak için-"
"Benim olan bitenden haberim var. "
Bu sefer Yoongi bile şaşırmış ve bir açıklama beklemişti.
"Siz gerçekten beni hayal kırıklığına uğratıyorsunuz. Görmeden yaşadım diyorum size. Seslerle görmeye çalışarak yaşadım. Yoongi hyungun sesini elbette tanıyorum. İlk çarpıştığımızda da tanırdım aslında ama sanırım o parfümünü değiştirmiş. Ve ayrıca. Sen gittikten sonra televizyonu açmayı pek beceremesem de radyodan çokça haber dinledim. Kazayı da biliyorum. Ama senden dinlemeye ihtiyacım var hyung. Bana bunun basit bir kaza olup bir pislik gibi kaçtığını söyleme. Lütfen olanları anlat. "
Yoongi iç çekti. İşaret parmağını kaldırırken eş zamanlı olarak derin bir nefes aldı ve bir süre durup başını bana çevirdi. Sonrasında da kaldırdığı işaret parmağını sallarken konuştu.
"Benim de sandığımdan zeki. "
"Siz beni aptal mı görüyordunuz bu zamana kadar ya? Problem beynimde değil gözlerimdeydi benim!"
Sevgilim, öne büzdüğü dudakları ve çatılmış kaşları ile sızlanırken tüm bu olanları unutup onu oraya yatırmak ve nefessiz kalana kadar öpmek istedim birden. Yine de durdurdum kendimi.
"Pekala. Her şeyi anlatacağım. Fakat benim açımdan da bir şeyleri anlamaya çalışmanı istiyorum. "
"Seni dinliyorum hyung."
"Merdivenden düştüğün günü hatırlıyor musun?"
Jimin bir an boş bulunup atladı.
"Hangisini?"
İçimde bir şeyler onun eski yaşamında yaşadığı zorlukların, şu cümleyle bile fazlasıyla ağır olduğunu hatırlatırken yutkundum.
"En sonuncusunu işte. Ben gitmeden bir hafta öncesi."
"Oh...evet. Pantolonumu ters giydiğimden ayaklarım birbirine dolanmıştı. "
Kızaran yanakları ve dalgın gözleriyle, ortadaki sehpanın altındaki küçük kilimi incelerken,o zamanı hatırladığına dair bir şeyleri zihninde canlandırmaya çalıştığını anlayabiliyordum. Şimdi mahcup bir gülümseme vardı yüzünde ama muhtemelen o zaman tamamen işe yaramaz hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ㅣMokitaㅣ 'JiKook' /Quasimodo I
Fanfiction"Mokita herkesin bildiği ama konuşmadığı gerçeklerdir Jimin. Herkesin bildiği fakat konuşmaya cesaret edemediği gerçekler. Biliyor musun? Buna bir örneksin sen. "