Jimin
Ben bugün çok mutluydum. Mezarlığa gelen insanların hep ağladığını söylerdi hyung. Ama ben gülerek girmiştim oraya. Önümde yürüyen Jungkook'un topuğuna değen bastonum bana yön veriyordu. Sonunda durduğumuzda ise o konuştu.
"Taehyung-ah..."
Sesi titremişti. Sanırım o ağlıyordu. Bu durumda ne yapmalıydım? Tıpkı geçen sefer yaptığım gibi ona sarılıp teselli etmeli miydim?
"Sana onu getirdim sevgilim. Doya doya bak. Artık onun gözlerinden bakacaksın bana."
Olduğum yerde hafif hafif çöktüm yere doğru. Ellerim soğuk toprağa değdiğinde duraksadım. Daha önce hiç mezarlığa gitmemiştim. Bu bana tuhaf hissettiriyordu.
"M-merhaba. "
Jungkook'un burun çekme sesini duydum. O buradayken ben pek konuşabileceğimi sanmıyordum. Bunu anlamış olmalıydı ki ayağa kalktığını hissettim.
"Su getireceğim. Toprağın üzerinde lavantalar var. Onlara dikkat et."
Adım sesleri benden uzaklaşınca dizlerim üzerinde hafifçe emekleyerek taşı buldum. Daha sonra kollarımı o taşa doladım.
"Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. Ben bunu nasıl ödeyeceğim bilmiyorum. "
Kollarımı çektiğimde bu sefer sırtımı dayadım taşa.
"Ona en iyi şekilde bakacağım. Lütfen endişen olmasın. Sayende görebileceğim ve nefes aldığım her saniye Tanrı'ya senin için dua edeceğim. "
Derin bir nefes aldım. Ne diyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
"O aslında çok iyi biri. Bunu hissedebiliyorum. Gerçekten. Ben tam ölecekken geldi ve bana yemek verdi. Üstelik uzun zaman sonra ben ilk defa gerçek anlamda dışarı çıktım. Ona çok iyi bakarak hem sana hem de ona olan teşekkür borcumu ödeyeceğim. Hem biliyor musun? Ben de organlarımı bağışlayacağım. "
Kıkırdadım. Evet. Bağışlayacaktım.
"Tıpkı senin bana umut olduğun gibi ben de başkalarına umut olacağım. "
Duraksadım biraz. Bu sırada başımı da taşa yaslamıştım.
"Peki Jungkook'a nasıl bakacağım? Bana söyler misin? Naklim olsa bile...Yemek yapmayı bilmiyorum. Ev işlerine dair de bir bilgim yok. Beceriksizin tekiyim ben. Ona nasıl bakabilirim? Ben daha...Bir kedinin bile neye benzediğini bilmiyorum."
Sustum sonra. Uzun uzun sustum. Benim açtığım sessizliği Jungkook kapatmıştı.
"Gidelim artık. "
Konuşurken suyun dökülme seslerini duydum. Taştan destek alıp kalktım ayağa. O da kısa sürede sulamayı bitirmiş olmalıydı. Gitmeden önce arkamı döndüm ve yönlerime güvenerek mezara doğru gülümseyerek el salladım. Yanlış tarafa güvenmiş olmalıydım ki kollarımda hissettim eller tarafından biraz daha sola çevrildim.
"Teşekkür ederim. Hoşça kal Taehyung. Görmeye başladığımda seni yeniden ziyaret edeceğim. "
Çıktık oradan sonra. Jungkook hâlâ ağlıyor olmalıydı ki burnunu çekiyordu.
"Şey...Sana sarılabilir miyim?"
"Hayır."
"Uhm...Peki.Sadece ağladığın için iyi gelir diye düşünmüştüm. "
"Bana her ağladığımda sarılacak mısın?"
"Eğer izin verirsen,evet. Sana her ağladığında sarılacağım. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ㅣMokitaㅣ 'JiKook' /Quasimodo I
Fanfiction"Mokita herkesin bildiği ama konuşmadığı gerçeklerdir Jimin. Herkesin bildiği fakat konuşmaya cesaret edemediği gerçekler. Biliyor musun? Buna bir örneksin sen. "