Dün yemekten sonra yaşadığım olayın şokunu atlatmam uzun sürmemişti. Dostça yapılan bir davranış olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Sabahın altısında çalan alarmımla kalp krizi geçiriyormuş gibi uyandım.
Adeta bir samara gibi saçlarım önümde, tuvaletin yolunu yarı açık gözlerimle bulduktan sonra kendimi bir güzel ayıltıp üstümü giyinmeye başladım. Saçlarını tarayıp hafif bir makyaj yaptıktan sonra hızlıca kahvaltımı edip hastaneye doğru yol aldım. Hastaneye vardığımda etraf bir nebze olsun aydınlanmıştı. Odama doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Herkes bu gün neşeli gözüküyordu. Çalışanlara ara sıra gülümsüyor, bir yandan telefonuma baka baka ilerliyordum.
Dün aynada kendimi çektiğim fotoğrafa bakarken bir gövdeye toslamam benim için çok ani oldu!
Çarpmamla yere düşen telefonu almak için eğildiğim sırada, karşımdaki her kimse o da eğildi ve benden önce telefonu aldı."Hım, demek dünkü halini ölümsüzleştirmişsin. Bence de, bu gerekli bir işti." Sırıtarak telefonu bana uzatan Mert'ten başkası değildi. İkimizde yere adeta çömelmiş bir şekilde birbirimize bakıyorduk ve çok yakındık.
Nil, olayın şokundan çık ve ayağa kalk.
Bunu düşünüp ayağa fırlamam çok ani oldu. Hala sırıtıyordu. Yavaşça kalktı ve yüzüme baktı.
"Hala ayılamadın mı?"
"Aa, ş- şey ayıldım ayıldım."
Nil, ne tarafından kalktın, ben böyle bir taraf bilmiyorum çünkü, başka biri gibi davranmayı kes!Konuşmasına izin vermeden, "Teşekkür ederim." Diyip hızla uzaklaştım.
Neler oluyordu böyle?
Odama girdiğimde ışığımı açtım, çiçeklerimi suladım ve rutin işleri hallettim. Vizit vakti geldiğinde hiç oyalanmadan hastalarımı gezdim. Her şey sorunsuz, stabil bir şekilde ilerliyordu. Yoğun bakım ünitesine geldiğimde iste kontrol sırası Mehmet Cevher'deydi.
Camdan baktım. Uyanıktı. Hemde bu saatte.
Çekinerek kapıyı tıklatıp içeri girdim. Yanına yaklaşıp, "Merhabalar. Ben doktorunuz Nil Kara. Uzman Beyin Cerrahıyım, hastanemize ilk geldiğinizde size ilk müdahaleyi ben yaptım, ayrıca ameliyatınızı da." Nefes aldım.
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
Gülümsedi. "Gayet iyi. Size ne kadar teşekkür etsem az. Hayatımı kurtardınız.."
Gülümsemesine gülümsememle karşılık verdim. "Bu benim görevim. Rica ederim.."
Oğlu babasına çok benziyordu fakat babasının kesinlikle daha yumuşak ve nazik birine benzediği kesindi.
"Sizi birkaç gün daha burada tutacağız. Durumunuzu biliyorsunuz. Ciddi bir ameliyat sonrası kalp krizi geçirdiniz. Bu sık rastlanan bir durum değildir. Sizden ricam, taburcu olduktan sonra eğer çalışıyorsanız, yoğun bir iş hayatınız varsa ve stres doluysa ara vermeniz."
Başıyla beni onayladı.
"Sık sık kontrollere de gelmeniz gerekiyor. İşimizi şansa bırakmamalıyız. Hastanemizin diyetisyeni sizin için özel bir yemek programı ayarlayacak. Bol yağlı yemeklerden vb şeylerden uzak durmanız gerekebilir."
Düşünceli bir hali vardı. "Ben spor yapan bir insanım. Neden böyle oldu anlayamıyorum."
"Bu durumu herhangi bir şey tetiklemiş olabilir, bilemeyiz," durdum. "Oğlunuz telefonla konuşurken bir anda dengenizi kaybettiğinizi söyledi. Belki sizi şoka uğratacak bir haber almıştınız.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
RomanceEfsunkâr. Büyülü. Hayat kurtarmak, bir insanın hayata tutunmasını sağlamak. Hayatının merkezine yardıma muhtaç olan insanları koymak. Başarılı bir Beyin Cerrahı olan Nil'in tek amacı hayat kurtarmak, insanlara dokunabilmektir. "Haberim yoktu kal...