Cüneyt Bey'in teklifini kabul etmem üzerinden yaklaşık bir ay geçmişti. Mehmet Bey taburcu olmuş, sağlığına kavuşmuştu. Bu pazartesi, yani yarın, ilk kontrolüne gidecektim. Bu beni fazlasıyla geriyordu.
Mert ile birlikte üye olduğum klüpte tenis oynamak için son hazırlıklarımızı yapıyorduk.
Ona teklif ettiğimde önce çok şaşırıp reddedicek gibi olmuş, sonrasında ise "Unutmuşumdur kesin, öğretirsen neden olmasın?" demişti."Şimdi nefesin falan kesilir senin, gel ormanda koşalım önce biraz." dedim alayla.
Sırıtarak bana baktı. "Sen. Bana nefesin kesilebilir dedin? fit gözükmüyor muyum ben yoksa?"
Kahkahalarla, "Yok canım, ne öyle demesi.. Ben dedim ki ısınalım önce." dedim.
Bu geçen sürede Mert ile epey yakın olmuştuk. Her işi birlikte yapıyor ve çok eğleniyorduk. Onu gerçekten yanlış tanımış olduğumu görüyordum. İyi bir dosttu.
"İyi gel, ısınalım madem."
Ormandaki yürüyüş parkuruna doğru yol aldık. Parkura gelince durdum ve yüzüne baktım.
"Şimdi..Senkronize bir şekilde yürüyeceğiz, sonra ise koşacağız!" dedim heyecanla."Bana uyar." Sırıttı.
"O zaman.. başlayalım!"
10 dakika boyunca aralıksız bir şekilde yürüdük. Yürürken bir yandan sohbet ediyor, şakalaşıyorduk. Mert tahmin ettiğimden bile neşeli, mizah anlayışı epey yüksek biriydi.
"Ee, ama çok sıkıcısın sen. Koşalım diyen sen değil miydin?" Meydan okurcasına kaşını kaldırmış, ellerini beline koymuş vaziyette bana bakıyordu.
"Evet! Ben dedim. Bana yetiş göreyim seni."
Onu beklemeden koşmaya başladım. Yanıma hızlıca ulaştı.Uyumlu bir şekilde koşarken, "Asker! Bir iki üç, bir iki üç, bir iki.." diyerek beni gülme krizine sokuyordu!
Durdum. "AYH! Dalağım şişti galiba. Gülerek koşamıyormuşum.. HAHAHHAHA"
Bana, 'ne yapıyor mu manyak?' dercesine bakıp o da gülmeye başladı.
"Sadece.. Si-Sinirlerim bozu-" gülmeye devam ediyordum. Dayanamayıp yere çöktüm. Eğilip bana bakmaya başladı.
"Cidden iyi olduğuna emin misin?" Endişeli bir hali vardı. Ona Cüneyt Bey'in teklifinden bahsetmiştim fakat ne zaman gideceğimi söylememiştim."Yarın ilk kontrolü var Mehmet Cevher'in. Gerginim biraz.." nefes aldım.
"Ha, şu iş.." durdu, düşünüyormuş gibi bir hali vardı.
Ellerimden tuttu ve "Hadi daha yapacak bir maçımız var." dedi.
Tam ayağa kalkacağım sırada işittiğim sesle irkildim ve adeta dondum.
"Koşu parkurunun ortasında oturup aşk yaşamanın yeri burası değil. Koşan insanlara engel olmayı kesin."
Kafamı çevirdiğimde ise bunu söyleyenin Merih Cevher'den başkası olmadığını gördüm. Ona baktığımda beni görmeyi beklemiyormuş gibi bir hali vardı. Benim içinde farklı bir şey söz konusu değildi."Ayağa kalkmak üzereydim. İsteyerek oturmuyordum, ayrıca 'aşk' yaşamanın yeri olmadığını düşünüyorum." durdum.
"İyi günler Merih Bey." Başımla onu selamlayıp,
Mert'e "Hadi devam edelim." Diyip koşmaya başladım.Onlanlara cidden anlam veremiyordum. Kendisi tam bir soğuk nevaleydi. Bunu nasıl derdi? Aşk yaşamanın yeri mi olurmuş sanki..
Bir süre koştuktan sonra durdum ve "Geri dönelim mi? Isındık bence." dedim ve sırıttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
RomanceEfsunkâr. Büyülü. Hayat kurtarmak, bir insanın hayata tutunmasını sağlamak. Hayatının merkezine yardıma muhtaç olan insanları koymak. Başarılı bir Beyin Cerrahı olan Nil'in tek amacı hayat kurtarmak, insanlara dokunabilmektir. "Haberim yoktu kal...