Merhabalar! Uzun zaman oldu, farkındayım. Fakat vizelerdi, finallerdi derken hayatın karmaşası içerisinde yazmaya fırsat bulamadım. Bu bölümü bekleyen arkadaşlara çok teşekkür ederim. Umarım keyifle okursunuz. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmemeniz dileği ile, iyi okumalar! <3
Sinirle kafamı kaşıdım. Üstümdeki hırkayı iyice kendime çekerek, yerimde doğruldum. Bilgisayardaki hasta notlarını belki de üçüncü kez yeniden okuyordum. Dikkatim çok dağılıyordu. Sürekli akan burnum, yaşaran gözlerim de cabasıydı. Şifayı fena kapmıştım.
Dağınık masama kısaca bir göz gezdirdikten sonra telefonumun nerde olduğunu düşündüm. Dosyaların altına kısa bir bakış attıktan sonra, nihayet telefonun çantamda olduğunu hatırladım. Ben gerçekten iyi değildim.
Bir bitki çayının bana iyi geleceğini düşünerek, soluğu kafeteryada aldım.
Sesim kısılıyor, konuşurken güçlük çekiyordum. Uzun zamandır böyle hasta olduğumu hatırlamıyorum. Çayımı aldıktan sonra odama doğru yürümeye başladım. Vizit zamanı yaklaşıyordu ve benim enerjim yerlerdeydi. Düşüncelerimde kaybolmuş bir şekilde yürürken, birisinin adımı seslenmesi ile durdum. "Nil!"
Mert, koşarak bana doğru geliyordu.
"Mert?" Şaşkındım. Acelesi neydi bu adamın? Nefes nefese yanıma vardığında, dizlerinden güç alarak soluklandı. "Çok acil bir vaka çıktı. Pagerlar bozulmuş, belki fark etmişsindir." Panikle elimi cebime götürdüm. Gerçekten çalışmıyordu. Bunu nasıl fark edememiştim ben?
"Ben farkında değildim Mert.." sesimdeki hüzünle karışık şaşkınlık, gözle görülebilir bir biçimde yüzüme de yansımıştı.
"Sen iyi misin? Solgun gözüküyorsun." elini alnıma yerleştirdi. Gözleri panikle açıldı.
"Nil, senin ateşin var!" hayretle soludu.
İtiraz etmeye hazırlanıyordum ki, beni durdurdu. Omuzlarımdan tutarak hızlıca koridordaki koltuğa oturttu. "Burada bekliyorsun. Hemen geliyorum." Hızlı adımlarla ilerliyordu ki, aklıma acil vaka geldi.
"Dur! Acil vaka ne olacak?" Başını bana çevirdi. "Başka bir doktora devredeceğim vakayı. Sen sadece burada bekle. Hemen geliyorum." Panik olmuştu. Oysaki ben o kadar kötü hissetmiyordum. Her zaman hasta olan birisi değildim. Ayda yılda bir bu şekilde hasta olurdum. Olduğumda ise kendi kendime, evde dinlenerek geçirirdim genelde.
"Nasıl hasta olabilirsin Nil ya, şaşıyorum sana gerçekten!" diye kendi kendime söylenirken, bir yandan da başımı ovuyordum. İnsanların hayatlarını önemsediğim kadar kendimi de önemsemem gerekiyordu. Yoğun iş temposu, uzun süren ameliyatlar, hayatın tüm bu koşuşturmasında kendime zaman ayıracak vakti çok nadir bulabiliyordum. Geçenlerde kendime hatırlatmıştım oysaki, "Kendine zaman ayır." diye.
Karşımda hissettiğim gölge ile kafamı sakince kaldırdım. Karşımda dikilen kişi Merih Cevher'den başkası değildi. "Nil?.." duraksadı. Kaşları çatık, yüzünde garip bir ifade vardı. "Sen iyi misin?"
"Ben iyiyim.. Biraz rahatsızım sadece." Yanıma oturdu. Elini alnıma koydu. "Ateşin var? Neden burada oturuyorsun, kalk." Herkes doktor kesilmişti başıma. Ateşim olduğunun ben de farkındayım!
Kolumdan nazikçe tutarak beni kaldırdı. Nereye götüreceğine dair bir fikrim yoktu. "Gel, gidiyoruz." onu durdurdum. "Mert gelecek, beni o oturttu buraya." kolumu kurtararak yüzüne baktım. "Ben gayet iyiyim, endişelenmeye lüzum yok. Siz neden buradasınız?" Düşen yüzü, gözle görülüyordu.
Sıkıntıyla soludu. "Hala siz diyorsun Nil." Şaşkınlıkla yüzüne baktım.
"Ağız alışkanlığı Merih." adını vurgulamamla, ne demek istediğimi anlamıştı. Tek derdimiz bu olsa keşke. Hasta olmuşum, adamın derdine bak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
RomanceEfsunkâr. Büyülü. Hayat kurtarmak, bir insanın hayata tutunmasını sağlamak. Hayatının merkezine yardıma muhtaç olan insanları koymak. Başarılı bir Beyin Cerrahı olan Nil'in tek amacı hayat kurtarmak, insanlara dokunabilmektir. "Haberim yoktu kal...