20. BÖLÜM/ DUYGULAR

4.4K 160 150
                                    

forewer_blue

Şanslı kişi sensin 🖤🖤



İyi okumalar.


Barışla göz göze gelince gülümsemeye çalıştım. Başardın mı diye sorarsanız eğer, bilirsiniz bazen acınızı saklamak için sürekli gülümsemek gerekir. Ama yapamadım. Olmadı işte bu sefer. Gülemedim yüzüne. Simsiyah gözleriyle baktı masmavi gözlerime. Ne hissediyordu şimdi acaba? Benim ne hissettiğimi düşünüyor muydu?
Kızın yanından hızla uzaklaşıp dibimde bitti.

"Doğa... Şey yani ben... Sen..." Konuyu daha fazla uzatmasını veya açıklamasını dinlemek istemiyordum. Hem bananeydi değil mi?

"Gidelim mi?"

"Evet, evet hadi gidelim." hızla arabaya yürüdü ve kapımı açtı. Şahsen beklemiyordum ama yine de hiçbir tepki vermedim. Sanki ruhum sökülüp alınmıştı az önce. Ya da ben öyle hissediyordum.

Arabaya bindim, kapımı yavaşça kapattı ve hızla kendi yerine geçti. Kız çoktan gitmişti zaten. Arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. İnce, uzun parmakları boğun boğum olmuştu. Sıkıyor muydu direksiyonu? Neden?

Araba da uzun bir süre sessizlik oldu. İçten içe ses tonunu ayarlamaya çalışıyordum. Çatlak çıkmasın diye. Sanırım bu sessizlikten rahatsız olmuş olacak ki ilk konuşan Barış oldu.

"Şey, elbisen çok hoş olmuş." Dedi ve yandan bir bakış attı bana. Yüzümde tek bir mimik dahi oynamadan "Sağol." çıktı ağzımdan. Dudağının alt kısmını dişlerinin arasına aldı ve ısırmaya başladı. Bu sırada da kafasını hafifçe sallıyordu. Sanırım konuşmak istemediğimi anlamış olacak ki gideceğimiz yere varana kadar ağzını açmadı. Aradan on dakika sonra gideceğimiz yere varmış olacağız ki arabayı durdurdu. Bir şey demesini beklemeden kapımı açıp indim aşağıya. Yüzüne dahi bakmıyordum. Bana nasıl ve ne şekilde baktığını görmek istemiyordum. Yalandan bir iki kere öksürdü.

"Hadi içeri geçelim." Tam cevap verecekken arkadan cırtlak bir ses geldi.

"Barııış ay inanmıyorum." Dedi ve koşarak Barışa sarıldı. Allahım sabır ver. "Vay be gecelerin prensi en son kahvaltıya kalmadan çıktın gittin daha da göremedim." Barış gözlerini sıkıca yumup kafasını arkaya attı ve kızdan uzaklaştı. Daha sonra kısa bir süreliğine beni buldu gözleri. Kafamı iki yana salladım yavaşça.

"Evet ve ben bir daha görüşmemeyi umuyordum selin." Kız biraz bozularak, "Simay." diye düzeltti. Daha fazla dayanamadım ve konuşmaya başladım.

"Cidden söylediği cümlede takıldığın tek nokta bu mu oldu? Çocuk bir daha görüşmemeyi umuyorum diyor sen ismini düzeltiyorsun. Hayır bu neyin direnci anlamış değilim." Kız bana salakmışım gibi baktı. Ki bence öyleyim.

"Pardon ama sana ne?"

"Bana bak kızım Simay mısın Simya mısın anlamam direkt döverim." Kıza sinirle bakmaya başladım. O sırada araya Barış girdi. "Simge hadi canım yol al. Zaten sinirliyim, yorma." Kız ilk başta şok içinde baktı fakat sonradan kendini toparlayıp def oldu yanımızdan. Barış bana baktı ve gülümsedi.

"Hadi gel, içeri geçelim." Bu sefer sinirli gözlerimi ona çevirdim. Gerçek sahibine. Aslında sadece sinirli değil aynı zamanda da fazlasıyla kırgındım. Kulubeye gidip kızlarıma sarılmak ve ağlamak istiyordum.

"Oyun değil mi bu? Yemeğe gitmek için iddiaya girmeler. Kıyafet almalar felan. İtiraf ediyorum, diyorum ki ben bu çocuğa abayı yaktım. Yemekte bir şekilde söylerim diye düşünüyorum. Yanına bir geliyorum kızın tekiyle öpüşüyorsun. Sindirmeye çalışıyorum. Ama yapamıyorum. Daha sonra kızın biri geliyor ve onu yatakta bıraktığın için üzülüyor. Daha sonra gelip yine bana gülüyorsun. Söylesene Barış bu sefer ki intikam oyununuz duygularım mıydı?" Tüm sinirimi çıkartırken aynı zamanda gözyaşlarımda o hızla çıkmıştı. Gözlerindeki duyguyu seçemiyorum şuan. Ne düşündüğünü bilemiyorum ama benim canım yanıyordu.

DÜŞMAN OKULLAR ~ YAZ KAMPINDA ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin