21. BÖLÜM/ KAÇIRILMA

4K 119 148
                                    

Şanslı kişi:

euphoristt  🖤


İyi okumalar...


DOĞA  SARGUN :

Sabah ilk defa kendi kendime uyanmıştım. Bence bu tarihe geçilecek bir olaydı, sonuçta hangi gerizekalı kendi kendine sabah saat 07.00'de uyanmak istedi ki, değil mi? Derin bir of çektim ve kalkıp elimi yüzümü yıkadım. En iyisi gidip biraz koşmak olacaktı zaten bayadır boşlamıştım. Üstüme siyah taytımıla lacivert spor tişörtümü ve siyah spor ayakkabılarımı giydim. Saçımın yarısını üstten bağladım yarısı salıktı. Telefonumu elime aldım ve kapıyı yavaşça açıp kapadım. Kızlar uyanırsa şamar manyağı yaparlardı beni. Etrafta kimse yok gibiydi gerçi hangi gerizekalı uyanırdı ki bu satte neyse. Pozitif olalım. Isınma hareketlerini yaptıktan sonra yavaş yavaş koşmaya başladım. Aniden yüklenipte sakatlanmanın bir anlamı yoktu. Rahat bi' yarım saat aynı tempoyla koştuktan sonra kulubelerden fazlasıyla uzaklaştığımı ve ormanlık alana yaklaştığımı fark ettim biraz dinlenmek için ağaç eve gidebilirim diye düşündüm ama maalesef ağaç evin diğer tarafta kaldığını fark ettim ve geriye dönmeye karar verdim. Tam bir iki adım atmıştım ki bir anda arkamdan  ağzıma baskı yapan yapan şeyle debelenmeye başladım. Gözlerim kararmaya başlıyordu. En son duydum şey ise daha önce hiç duymadım bir adamın kalın sesiydi.

"Abi kızı aldık. Kolay işti, şimdi sana getiriyoruz." Bacaklarım daha fazla beni tartamadı ve beni tutan kişinin kollarına yığıldım.

BARIŞ POLAT:

"Nerde ulan bu kız?" İki saattir Doğa'ya ulaşmaya çalışıyorduk. Kahvaltı için yemekhaneye gittiğimizde Aras ve Bulut yanımıza gelip telaşlı bir şekilde Doğa'nın kayıp olduğunu ve ona ulaşamadıklarını söylemişlerdi. Hep birlikte etrafı aramış fakat hiçbir sonuç elde edememiştik. Daha sonra Kerem kamera kayıtlarına bakmamız gerektiğini söylemişti. Telaştan kimsenin aklına dahi gelmemişti. Ali abiden anahtarı aldık ve bilgisayarın önüne dizildik. Kaydı geriye sardım saat 07.30 - 07.40 gibi kamera açısından çıkıyordu. Ve bir daha da girmiyordu.

"Yok yok yok. Benim kız kardeşim nerede ulan!?" Bulut hem etrafı dağıtıyor hem bağırıyordu Aras onu kolundan tutup bir yumruk geçirdi yüzüne.

"Aptal mısın Bulut? Böyle yaparak onu bulamayız. Hadi yeniden dağılalım." Dedi ve herkesi dışarı çıkardı. Odada Kerem, Anıl ve ben kalmıştık.

"Abi sence kimin işi?" Eğreti bir şekilde sırıttım. Kendimi o kadar çok sıkıyordum ki ağlamamak için. Daha dün öpüp onun varlığını hissettiğim kız bugün ortalıkta yoktu.

"Eğer tahmin ettiğim gibi Şeref itinin işiyse bu kez sağ kalmaz!"

"Sence Zeynep'ten sonra buna cesaret edebilir mi?" Diyen Anıl'a döndüm.

"Adama ders vermedik koçum. Sarsmamız gerekirdi. Bak dokunmadık diye elini bile süremeyeceği kişilere dokunuyor. Tutturdunuz bir şey yapmayalım bu savaş bitsin diye!"

"Ne yapıyoruz o zaman?" Bu sefer Kereme döndüm,

"Aras, Bulut, Deniz ve Kaan'ı çağır Kerem, onların da bilmeye hakkı var. Hem yanlış yola sapmasınlar. Hedefimiz aynı olsun yardım ederler."

"Abi sormayacaklar mı senin Doğayla ne işin var diye?"

"Söyleriz o zaman Kerem. Ben sizin kardeşinizi seviyorum derim. Sevdiğim kadın ortada yok, abilerinin dayağından mı korkacağım." Hızla ayağa kalktım ve Kerem'e işaret verdim. Kapıdan çıktıp çocukları getirmeye gitti. Eğer onun kılına bile zarar verirse bu sefer onu yaşatmam. Kafamı ellerimin arasına aldım. Ona ne yapabilecekleri aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyordum. Benim sevdiğim kıza dokunması aklıma geldikçe o adamı öldürme isteğim kat ve kat artıyordu.

DÜŞMAN OKULLAR ~ YAZ KAMPINDA ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin