BÖLÜM 2 (düzenlendi)

9.6K 537 422
                                    

TUNA

Açık sular benim için her zaman sonu bilinmeyen bir kuyu olmuştu. O kuyunun içinde bir yerlerde harika hazineler saklıydı ama onlara ulaşmak o kadar da kolay değildi. Kendimi hep o hazinelerin peşinde koşan cesur bir denizci olarak hayal ederdim. Komikti ama çocukken denizler ve okyanuslar hakkında yapılmış olan belgeselleri izlerken kendimden geçtiğimi hatırlıyorum. 

Bugün tam da bu noktada olmam kesinlikle tesadüf değildi. 

Belki asker olan dedemin maceralarını dinlemiş olmam da vereceğim kararları etkilemişti. Bir Bahriyeli olmaya karar vermiştim ve bundan dolayı kendimle gurur duyuyordum.

Tam şu an bir eğitim gemisinin dar koridorlarında gezinirken burada geçirdiğim son yedi haftayı düşünüyordum. Her yaz olduğu gibi yine Deniz Harp öğrencileri pratik yapmak için gelmişlerdi. Yaklaşık iki ay boyunca sayısız çalışma ve tatbikat yapılmıştı. Bu sadece öğrenciler için değil bizim için de zordu çünkü üstleri olarak tüm sorumluluk bize veriliyordu. Ama bitmişti işte. Zorlu yaz dönemi şimdilik geride kalmıştı. 

Son kontrolleri yaparken çevreye kısa bakışlar atıyordum. Her şey oldukça normal görünüyordu. Fazlasıyla normal. Biraz sonra koridorun diğer ucundan gelenleri görünce bu kadar normal olan günümün böyle kalmayacağına emin olmuştum.

"Oğlum ben diyorum sonsuz denizlere açılacağım, o diyor çok açılma boğulursun. Nedir bu kızların sebepsiz laf sokma çabaları?"

"Kız senin asker olduğuna inansaymış keşke. Ama biliyor musun Ferit? Ben de senin asker olduğuna inanamıyorum. Hatta kesin kaçak bindin gemiye! Ben bir Kazım kaptanın yanına gideyim de seni en yakın kıyıda bırakalım koçum."

"Ulan Neco! Biz sana gönül yaramızı açalım sen hala boş yapma derdindesin. Beni niye akıllı biri bulmaz ki?"

Ferit ellerini dua eder gibi açıp tavana bakarak bir şeyler mırıldanırken dibime kadar gelmişlerdi. Hatta neredeyse beni fark etmeyip bana çarpacaklardı. Bu rezil anın erlerin gözü önünde olması ise bütün karizmamı çizmişti bile.

"Ben akıllı değil miyim Fuzuli üsteğmen? Darılıyorum ama." dedim hafifçe gülümseyerek. Fuzuli annemin Ferit'e taktığı isimdi. Ferit'i gördüğü ilk anda annem bana dönmüş ve "emin misin oğlum bu fuzulinin de asker olduğuna?" demişti. Bu olayın üzerinden yaklaşık altı yıl geçmişti ama hala ona Fuzuli diye seslendiğimiz olurdu. Çünkü bazen çok gereksiz ve anlamsız konuşuyordu. Tıpkı şu an olduğu gibi.

Ferit beni fark edince önce toparlandı sonra da altta kalmamak için imalı bir ses tonuyla "Gürler üsteğmenim siz bizi tanır mıydınız ya? Uzun zamandır görmüyorduk sizi." dedi. Yedi haftadır aynı geminin içinde dip dibe olmamız dışında bir sorun yoktu. Necati de ortamı boş bulunca gelişine salladı:

"Sen kızlara asker olduğunu inandırmaya çalış, Gürler üsteğmenim karizmasıyla götürüyor kızları."

Bizim grubun Ferit'ten sonraki en boş insanı olan Neco yani Necati yine çok yanlış bir yerden giriş yapmıştı. Kendisi az önceki gibi beni kızlarla yan yana getirmeyi sever. Ancak işin aslı ortada kız falan yoktur. Bu kadar insanın önünde zaten denizciler olarak mimli olduğumuz 'kız' muhabbeti açılınca yapmam gereken bir işi ceza olarak Necati'ye yüklemeye karar verdim. 

"Neco sen galiba güverteyi temizlemeyi özleyeceksin, hadi yine iyisin son kez temizlemene izin veriyorum. Neyse koçum temizlik malzemelerinin yeri belli. Sen de biliyorsun bunu. Hadi aslanım yaparsın sen. Hem Erdem binbaşı da bundan memnun olur değil mi?"

Necati'nin önce yüzü düştü ve hemen ardından isyan etmeye başladı. Ama kıdem olarak onlardan daha uzun süredir bu gemide olduğum için hiyerarşiye uymak zorundaydı. Necati selam verip güvertenin yolunu tutarken ben de Ferit'e döndüm. Bana sevimli yavru köpek bakışları atmaya çalışıyordu. O şanlı beyaz üniformanın içindeki birinin böyle şirinlikler yapmaya çalışması komikti. Yine de bunun benim üzerinde herhangi bir etkisi yoktu.

Ufukta BuluşalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin