BÖLÜM 15

4.9K 297 410
                                    

Bölüm Şarkısı: Plevne Marşı

TUNA

Telefonumdan gelen bildirim sesleri yüzünden gözlerimi bol yağmurlu ve karanlık bir sabaha açtım. Birileri son on dakikadır durmaksızın mesaj atıyordu. Bitmek bilmeyen çan sesleri eşliğinde doğruldum ve öfkeyle yastığımı bir kenara fırlattım. Gözlerimi açmakta bile zorlandığım için kalkıp sürünerek banyoya gittim ve soğuk suyu açıp kafamı musluğun altına soktum. Her ne kadar acı çeksem de soğuk suyun beni kendime getirme özelliği vardı.

Hala bulanık gören gözlerimi ovuşturarak odama geri döndüğümde yere attığım yastığa basıp kaymam sonucu sanırım belimi kırmıştım. Ben canımın acısıyla yerde sürünerek küfürler ederken arkamdaki kapı gürültüyle açıldı. Gelen annemdi ve benim bu halimi görünce o an anlayamayacağım bir şekilde bağırmaya başladı. Kulağımın dibinde el bombası patlamış gibi hissediyordum. Duyabildiğim tek şey tiz bir çınlamaydı. Harika, dedim içimden. 'Şimdi de duyma yetimi kaybettim.'

"Oğlum sabah sabah o ses ne öyle? Ev başımıza yıkılacak sandım! Hem sen niye yerdesin? Kalk hemen elini yüzünü yıka! Bebekken de yerlerde sürünmeyi severdin, geldin 29 yaşına hala sürünüyorsun!"

İşte annemin kurduğu o son cümle beni kendime getirmişti. Boylu boyunca uzandığım zeminde doğrulup hala sızlayan kalçama rağmen yerde bağdaş kurdum ve yastığımı kucağıma alıp suratıma bastırdım. Bu şekilde uyumaya devam edemez miydim? Allah'ım hiç yaşlanacak gibi hissetmiyorum, lütfen bugün 13 Aralık olmasın. Hazır değilim.

Annem hiçbir şey olmamış gibi sıkı sıkıya kapattığım perdeleri aralıyor ve camları açıyordu. Yağmurun kokusu ve serin hava çok kısa bir süre içinde etrafımı sarmıştı. Kendimi kafasını kuma gömen bir deve kuşu gibi hissediyordum ve açıkcası halimden memnundum. Tabi bu çok uzun sürmedi ve annem yastığımı çekiştirerek beni gerçeklerle yüzleştirdi:

"Hadi Tuna, doğum gününü uyuyarak geçiremezsin. Hem telefonun da susmuyor hiç. En azından arkadaşlarına bir cevap ver."

Ve annem odamdan çıkarken kaçınılmaz sonla baş başa kalmıştım. İç çekerek ayağa kalktım ve bu sefer sakince telefonuma uzandım. Ekranda beliren tarihle bir iç daha çektim. Merhaba 29 yaşındaki Tuna. Birçok yerden doğum günü mesajı gelmişti. Ekiple olan whatsapp grubumuzda da bir sürü mesaj vardı. Tahmin ettiğim gibi grubun adı da günün anlam ve önemine göre değiştirilmişti. En başa dönerek okumaya başladım.

"29 YILLIK SAP TUNA"

Fuzuli: Evet, çok sevgili GÜRLER üsteğmenimizin doğum gününü ilk kutlayan kişi olmaktan onur duyarım. Otuz yaşına geldin hala evlenemedin be Tuna, ne olacak senin bu halin?

Neco: Daha bir yıl var otuz olmasına. Lütfen hakkını yemeyelim Tuna'nın. DGKO reyiz <3 <3

Övgü: Hayır anlamadığım bir şey var. Tuna 29 yaşında sap da siz değil misiniz? Beyniniz olmadan bugünlere nasıl geldiniz şaşıyorum.

Neco: ONLARDA 'hamam böcekleri kafaları olmadan üç gün yaşayabilir' BİZDE (terlikle saldırır) 'hadi yaşayın şimdi'

Övgü: Ne bu şimdi?

Çağrı: Hamamböceği olduğuna inanan ikinci insansın Necati. İlki zaten Gregor Samsa.

Fuzuli: Asın bayrakları as as as! Neco bu önemli alanda bizi sen temsil ediyorsun koçum benim <3

Çağrı: Aynen, hamam böcekleri seninle gurur duyuyor Necati.

Övgü: Burası iyice hayvanat bahçesine döndü. Grubun ismine tekrar bir bakın derim. Doğum günün kutlu olsun Tuna. Nice mutlu yıllar dilerim. Sen yaşına bakma, her şey olacağına varır.

Ufukta BuluşalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin