Bölüm Şarkısı: Candan Erçetin - Kırık Kalpler Durağında
TUNA
Normalde su gibi akıp gitmesi gereken bir hafta bana inat bir türlü bitmek bilmiyordu. Bilimden pek anladığım söylenemezdi ama bir konuda Albert Einstein'a çok katılıyordum:
Zaman göreceli bir kavramdı.
Benim için dakikalar yıllar kadar uzunken gerizekalı Ferit sürekli karaya döneceğinde yapacağı saçmalıkları anlatıyor, az kaldı diye söylenip duruyordu. Bir ara onu uykusundayken boğmayı bile düşünmüştüm ama bu durumda ekürisi olan Necati'yi de temizlemem gerekirdi. Bu şekilde dünyanın zekâ seviyesini yükseltebilirdim ama yine de bu iki salak için hapse girecek ve Arya'dan uzak kalacak halim yoktu. Onlar beni delirtmeye çalıştığında ne olur ne olmaz kendime hakim olamazsam diye Çağrı'yı yanıma çağırıyordum. Ben kendimi kaybedersem de Çağrı'ya bir şey olmazdı. Derin'i kimseye bırakmaya niyeti yoktu sonuçta. Benimle birlikte cinayete ortak olmaktan hapse girmek istemezdi.
Bu arada Semih'e Can teğmeni izleme görevini vermiştim. Can teğmen o anlamsız akşamın ardından ekipte çok konuşulmuştu. Elbette Necati ve Ferit onun hakkında iyi şeyler söylemiyordu. O gece etrafı toparlarken tehditleriyle Can'ı korkutmaya çalışmışlar, başarısız olup bir de üstüne bana şikayet edilmekle tehdit edilmişlerdi. Çağrı Can'ın bu cesaretini takdir etmiş ama onun hakkında hemen bir karara varmak istememişti. Derin bu konuda yorum yapmıyordu. İnsanlara ısınması biraz zaman alan biriydi ve iki yılın ardından Semih'e yeni yeni alışıyordu. Şu an ekip için yeni biriye hazır değildi.
Övgü ise son zamanlarda olduğu gibi yine kendi dünyasındaydı. Gemiye binmeden önce her ne yaşadıysa aklı ona takılmıştı ve bize ne olduğunu hiç anlatmıyordu. Ferit havuz olayından beri söz verdiği gibi Övgü'ye bulaşmıyordu. Övgü de bunun farkındaydı ama tepki göstermiyordu. Karaya dönmemize iki gün kalmıştı. Yeni teğmenler pis şakalara maruz kalmadıkları sürece işlerini yapabiliyorlardı. Ama şaka konusunda sınıfta kalmışlardı. Kaç tanesini Erdem binbaşıya giderken yakaladık, saymayı bırakmıştım. Ufak kreş çocuklarından farkları yoktu. Biz de bu tarz şeylere maruz kalmıştık ama böyle şeyler yapmıyorduk. Belki de bu başımıza daha kötü şeylerin geleceğinden korkmamızdandı.
İçimde önümüzdeki günlerde yaşanacaklarla ilgili bir sıkıntı vardı. Karın ağrısı gibiydi ama herhangi bir tedavisi yoktu. Ve en önemlisi, bu tarz bir sıkıntı çekmek için hiçbir sebebim de yoktu. Her şey yolundaydı. Annemleri arayıp durumlarını sorduğumda şaşırmıştı. Genelde bu tarz kısa görevlerde ailemi arayan bir tip değildim. Ben böyle arayınca endişelenmişti ve onu sakinleştirmem zor olmuştu. Ama tüm bunların dışında her şey normaldi. Nil her yıl olduğu gibi bu dönemde okuluna başlamıştı. Babam mevsim değişikliğinden dolayı bahçesiyle daha çok ilgileniyordu. Annem de hafta sonlarında yakınlarda oturan teyzemlere gidiyor ve tüm gün teyzemle muhtemelen benim hakkımda dedikodu yapıyordu. Merak ediyordum, sevgili konusu açılıyor muydu? Bir zamanlar anneme gülerek söylediğim sözler hala aklımdaydı.
"Olsa dükkan senin anne. Ama yok işte. Öyle bir şey olsaydı söylerdim sana. Ama yok."
Kafamın içinde 'yok' diyen sesim yankılanıyordu. O zamanlar yoktu ama ya şimdi? Arya'yla ne durumdaydık o bile belli değildi. Biz böyle belirsizken anneme bir şey diyemezdim. Annemi gereksiz yere heyecanlandırmaya gerek yoktu. Öncelikle bizim için her şeyin kesinleşmesi gerekiyordu. Sonrasında annemi bu duruma ısındırabilirdim. Ne kadar ısınacağı tartışılırdı ama belki Nil bana yardımcı olurdu. Nil genel olarak beynini kullanmasa da bazen mantıklı konuşabiliyordu. Belki de annemlerden önce onunla konuşmalıydım. Sonuçta görümce olmak için çıldıran bir hali vardı ve eğer asker sevgilim olursa bunun çok havalı olacağını söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufukta Buluşalım
Roman d'amourİki güçlü ama birbirinden bağımsız karakter yan yana gelirse ne olur? Daha da önemlisi bu iki meşgul hayat nasıl yan yana gelir? Arya Söğütlü başarılı bir F-16 pilotu. Yıllar önce acemi bir pilot olarak ayrıldığı İzmir'e bu sefer kendi öğrencileri...