Selin...

1.3K 69 34
                                    

En çok "karşılaştırma" dediğiniz için karşılaştırmayla devam ediyorum.
İyi okumalar.💜

Ve aşk;
Bir saç teli gibi inceydi.
Üstünde yürüyebilmek için, cambaz olmak değil.
Yürekli olmak gerekiyordu.

Uzunca bir süre kendime sığınaklar kurup yıktım: düzen ya da eylemsizlik, başıboş sürüklenme ya da uyku, geceleyin devriye gezmeler, yansız anlar, gölgelerin ve ışıkların kaçışı. Daha uzun bir süre kendime yalan söylemeyi, kendimi sersemleştirmeyi, kendi oyunuma gelmeyi sürdürebilirdim belki. Ama oyun bitti, büyük şenlik, ertelenmiş yaşamın yalancı sarhoşluğu bitti. Belki beni sevmedi... ama delirmedim, ölmedimde. Sadece canım acıdı.

Canım acıyacak ki, büyüyebileyim. Tecrübe edinebileyim.
Sen acına yenik düşmek yerine, ondan tecrübe almayı başarırsan kazanırsın. En sağlam tecrübeler, acıdan kazanılır. Zaten çabaladıysan, söylenecek fazla söz yoktur.
Ama yeterince çabaladıysan, kendini ifade etmek için her şeyi yaptıysan, gereken zamanlarda içindeki ateşi harlayıp gerekmeyen zamanlarda hızlıca kaçtıysan...
Yani seni sen yapan şeylere sıkıca sarılıp, kimseye kendinden ödün vermediysen, sessizlik ağır değil rahatlık getirir sana...
İşte o rahatlık bende tam tamına 6 senedir vardı...

"Anneciğim! Valizime, senin karnındayken babamın bana aldığı minik sarı eteği koyabilir miyim?"
"Hala saklıyor musun onu Selin?"

Kaşlarımı çattım.

"Anne lütfen kızma... ben sadece babamı hatırlamak için saklıyorum, bazen kokluyorum. Ben hiç bilmiyorum ya onun kokusunu. Belki bir kez olsun babamın kokusunu duyarım diye... ama benim bebekliğim kokuyor. Bak"

Burnuma yaklaştırdığı minik eteği yavaşça çektim.
Anıların aklıma gelmesine aldırmadan gülümsedim.

"Tamam alabilirsin"
6 yaşındaki minik kızımın kafasına öpücük kondurduktan sonra yüzüne gelen kıvırcık saçlarını, önünden birer tutam alarak yukarıdan topuzla tutturdum.
Sonrada aşağı inip valizleri kapıya koydum.

En son elimde kalan çerçevenin içindeki fotoğrafa baktım. Birbirine gülen iki yüz ve sadece o an mutlu olan iki insan.
Aşık olduğum adam ve ben...

Selin bana doğru gelince çerçeveyi hemen arkama sakladım.
Çünkü o babasını ölmüş olarak biliyordu. Eğer Türkiyede olsaydı, televizyondan ya da bir şekilde öğrenecekti. Ben öğrenmemesi için Los Angeles'taydım.
Yıllardır...

İşte şimdide İstanbul'a dönüyordum. Ona aşık olduğum yere.

Şu hakikatı kendi hayatım bana öğretti. İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir.

Akın'da benim cehennemimdi. Ben onu cennette beklerken onun beni elimden çekip cehenneme atması gibiydi bana yaptığı ihanet. Tam olarak buydu...

Hala aşık mıyım?
Derseniz;
Aşık olmak falan değilde, onca senedir üzerine titrediğin, emek verdiğin olgu bir anda yok olunca geride büyük bir boşluk kalır. Eşyalarına dokunursun, anılarını düşünürsün. Anılar kısmına birazdan geçeceğim çünkü bir cümleyle anlatılmaz biliyorsunuz. Fotoğraflarına bakarsın, evlilikten çok ilişkini özlersin.
Çünkü ilişki sadece evlilik değildir. İki kişinin harmanlanmasıyla ortaya çıkar. Kendinin "o" halini özlersin.
Aşık mıyım? Sorusunun cevabını evet olarak uzun bir şekilde verdiğimi düşünüyorum.

Anılara gelirsek...
Şu her gece aklıma girip beni uyutmayan gözümden yaş eksiltmeyen anılar mı? Ta kendisi.

İçilen geceler, sabahlanan günler, birden evlenmeye karar verilen o en ama en güzel gece, yemek yerken, bir şeyler içerken, otururken, yatarken, kalkarken, bu bütün anıları unutmak mümkün mü?
Değil.

Peki ya aklımdan çıkması mümkün mü?
Değil.

Acaba beni gerçekten sevdimi? Sevdiysede şuan hala seviyormudur?
Yoksa hayatında biri varmıdır?
Belkide ona deliler gibi aşık olan eski sevgilisiyle barışmıştır.
Ona dair hiç bir şey bilmiyordum.
Çünkü evi terk ettiğimden beri kimseyle görüşmemiştim.
Buna annem ve babamda dahil.

"Hadi Selin uçağı kaçıracağız hızlı ol kızım!"

Yukarıda olan Selin'e seslendim.

"Tamam anneciğim!..."

Merdivenlerden seke seke inip usulca yaklaştı.
Bal rengi gözleriyle korkak korkak bana baktı. Sanki bir şey söylemeye çekinir gibi.

"Bir şey mi söyleyeceksin?"
"Şeyy..."
"Noldu güzel kızım?"
"Bunu almayacak mısın?"

Arkasından çıkardığı yüzüğü avcumun içine koydu.
Akın'nın bana evlenme teklifinde taktığı yüzüğü.

"Makyaj masanda unutmuşsun"
...
"Babam şuan bizi izliyorsa kesin çok üzülmüştür anneciğim keşke unutmasaydın..."

Dudaklarını büzüp kafasını önüne eğerek, kendi gibi küçük valizini sapından tutup çekerek dışarı çıktı.

"Hadi anne, babamla anılarının olduğu şehire gitmiyor muyuz?"

Bir şeyler anlatmıştım tabi ki...
Dozunu kaçırmadan.

"Gidiyoruz kızım...
Gidiyoruz..."

***

Yazarken kederlendim. Hiç sormayın...
Umarım beğenmişsinizdir çünkü bomba bir bölüm daha geliyor.🧚🏼‍♀️
Gözlerinize sağlık. Sizi çok seviyorum. İyi ki varsınız. 🧡✨

30 vote, 40 yorum.🍰

DARMADAĞIN HİSLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin