Doğum Vakti!

1.4K 64 55
                                    

2 ay sonra:

Hamileliğimin son haftalarındaydım.
Yatakta ordan oraya dönüyor, Akın'ı seyrediyor, telefona bakıyordum. Uyku tutmuyordu. Balkona çıktım. Yan dairede oturan Tansuların sesi balkonu dolduruyordu.
Bir yandanda 4 hafta önce doğan Selim aklıma geldi.
Ağlama sesi geliyordu çünkü.
Tansu yeter diyip Oyaya bağırırken, Oyada "Bu çocuğun bezleri nerede ya? Nereye koydum acaba" dedi. Tansu'da dayanamayıp "Ay yok artık ya!" diye bağırdı.
Gülmeden edemedim. O kadar komikti ki...

5 dakikada bir tekrarlayan sancımı umursamamaya çalışıyordum. Çünkü canım acıyordu.
Doğum yaklaştığı içindi. Ya da doğuruyordum?

Kendime sıcak çikolata yapmak için ketıldaki suyun kaynamasını beklerken, duvarda Akın'la olan fotoğraflarıma göz gezdirip balkona çıktım.
Sıcak çikolatam hazırdı.
Tam sandalyeye otururken sancı tekrarladı. Ama az önce kesildiği gibi kesilmemişti. Devam ediyordu, karnıma bir şey saplanıyor gibi...

"AKIN!!"

Merdivenden gelen ayak seslerine dahi kafamı döndürecek halim yoktu.
"E...ebru yoksa..."
"Doğuruyorum Akın!!"
Karnımı tutup derin nefes alıp veriyordum.
"Çok kötüyüm hastaneye götür beni"
"E...ebru napıcam şimdi? Kucağımamı alıcam seni? Ya bebeğe bir şey olursa? İyi de ben daha önce birisini doğuma götürmedim ki..."
"BENDE HERGÜN ÇOCUK DOĞURUYORUM ZATEN DEĞİL Mİ?"
"Bilmem"
"YA SALAK BENDE DAHA ÖNCE HİÇ DOĞURMADIM Kİ DELİRTME BENİ HASTANEYE GÖTÜR"

Akın beni kucağına alıp aşağı indirdi. Arabaya oturttuktan sonra eşyaları bagaja koydu, ardından oda oturdu.

Telefon çalıyordu.
Akın telefonu hopörlere açıp konuşmaya başladı. Eli ayağına dolaşıyordu zaten. Konuşurken de cümleleri yan yana getiremiyordu.

"Efendim Tansu?"
"Seslerinizi duyduk kardeşim. Doğuma mı gidiyorsunuz şuan?"
"Evet Tansu ne yapacağımı bilmiyorum"
"Sakin ol"
"Oha ne kadar yararlı bi bilgi Tansu bu"
"Ya oğlum kes sesini geliyoruz biz hangi hastane?"
***

Hastaneye vardığımızda direk ameliyat ünitesine girdim. Acilen doğuma girmem gerekiyordu. Belki geç bile kalmıştık.

Akın'dan:

Koridorda oturmuş Ebru'nun çıkmasını bekliyordum. Çığlıkları, inleme sesleri geldikçe benimde canım acıyordu. Gözlerimi sıkıp, kulaklarımı kapatıyordum.

"Kardeşim"
Gelen sesle Tansu'ya döndüm.
Kalkıp sarıldım.
"İyi ki geldiniz"
"Bak ben kendi kıyafetlerimden getirdim sen şimdi aceleyle çok şey yapamamışsındır" dedi Oya. Sonra da Tansu'ya imalı bir bakış attı.
"Çok düşüncelisin Oya be"
Sarıldım.
Sonra da küçük beyfendi Selim'in yanağından makas aldım.
"Artık gözlerini açabiliyor amcası" dedi Oya.
Tansu araya girdi.
"Amca deme lazım olur. Dünür falan de"
Gülüştükten sonra Tansu'ya döndüm.
"Yüzükleri alın gelin...en kısa zamanda"
"Dur oğlum, kız daha anasının karnından çıkmadı"
"Doğru"

Ameliyat kapısı açılınca aynı dizilerde olan sahnelerdeki gibi doktorun yanına koşturduk.
"Siz sormadan söyleyeyim. Tatlı mı tatlı bir kızınız oldu. Ve hem annesinin hem bebeğinizin durumu çok güzel... biraz bekleyin, odaya çıkarırız"

Hiç bir şey demeden doktorun boynuna sarıldım.
"Ya ben sizi yerim doktor bey"
Doktor anlamsız bakışlarını vücudumda gezdirirken Tansu kolumdan tuttu.
"Napıyorsun oğlum?"
"Eee pardon doktor bey sevinçten işte..."
"Alışığım ben Akın bey. Sorun değil"
Omzumu sıvazladıktan sonra ilerledi.

Oturur oturmaz ameliyat kapısı tekrar açıldı. Bu sefer gelen Ebru'ydu.
Sedyenin başından tutup konuştum.
"Ebru"
"Akın..."
Sesimle aralanan gözleri narkozun etkisiyle tekrar kapanmıştı.
***

Odaya geldiğimde Tansu ve Oya kantine gitmişlerdi.
Ebrunun saçlarını okşuyordum. Terlemişti. Ve o kadar acımıştı ki canı, rengi sapsarı olmuştu.
Kafamı başka yöne çevirdiğim sırada elimi sarılan parmaklarla döndüm.
"Güzelim"
Gülümsedi.
"Bebeğimiz nasılmış? Sordun mu?"
"Çok iyiymiş. Ve doktorun söylediğine göre tatlıymış"
"Bir an önce görmek istiyorum"
"Bende güzel karıcığım"
Alnına ve dudaklarına buse bıraktığımda, gevşedi.
"Çok canın yandı mı? İyi misin"
"Şuan çok daha iyiyim. Yanımdasın"
Parmağımı sıktı.
Tekrar öpmek için yaklaştığım sırada odanın kapısı açıldı.

Hemşire ve önünde süreklediği bebek yatağı...
"Geçmiş olsun..."
Büyük bir samimiyetle gülümsedi.
"Minik kızınızı getirmiştim"

Ebru'dan:

Hemşire çıktıktan sonra kapanan kapının sesine aldırmadan, hala bakıyordu yatağa.
"Hadi getir bebeğimizi merak ediyorum" dedim.
"Ebru hazır mısın açacağım bak"
"Hadi artık"

Bebek yatağının üzerindeki tülü çekerken derin nefes aldı.
Gördüğü şeyle, gözyaşının akması bir oldu.
"Kızım..."
Bebeğimizi eline alıp suratını bir süre inceledi.
"Bu..."
...
"Bu aynı senin gibi kokuyor"
Yaşaran gözlerime aldırmadan gülümsedim.
Kızımızın miniminnacık olduğu, Akın'ın elinden az büyük olmasından belliydi.

"Eline bebek çok yakışıyor Akınözü..."
"Ebru bu çok güzel"
"Keşke getirsende bende görsem"

Akın, 9 aylık bekleme sonunda gelen misafirle hasret giderdikten sonra, kucağıma koydu minik kızımızı.
Boynuna sokulup kokladım.
"Mis gibi kokuyor"
"Aynı senin gibi işte"
İkimizinde gözlerinden yaşlar eksik olmuyordu...
Elimizde miydi? Değildi.
Çünkü çekişmeli, hırçın, güzel ve saf olan aşkımızın meyvesi elimizdeydi. Avucumuzun içinde.

"Ebru bir tane daha yapalım mı"
...
"Hemen şuracıkta. Kızımızı yatırır tülünü örteriz. He?"
"Vallahi billahi yuh Akın. Yemin ederim yuh yani"
"Bencede yuh azgın azgınözü" diye gelen yabancı sese döndüğümde bunu söyleyenin Tansu olduğunu gördüm. Duymuştu bizi.

*****

İsim önerilerini alayım halalar teyzeler...
Güzel yorumlarınızı bekliyorum.💜

30 vote.💛

DARMADAĞIN HİSLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin