Güney cevabını veremeden yine bir çıtırtı sesi duymuşlardı. Songül korkuyla Güney'in koluna sarılırken karanlığa, sesin geldiği tarafa doğru bakıyordu.
Songül:
"Neydi o ses?"
Güney:
"Korkma.. ben yanındayım." dedi halinden memnun bir şekilde gülümserken.
Songül:
"Güney." dedi sinirle. "Ya korkuyorum."
Güney:
"Tamam dur bakalım..." diyerek çalılıklara doğru bir iki adım atmıştı ki Ali göründü.
Güney:
"Bi sen eksiktin." dedi ağzının içinden sinirle.
Songül:
"Ali" dedi hemen Ali'nin yanına giderken.
Ali:
"Gelmeyince merak ettim bitanem. Ne yapıyorsun burda?"
Songül:
"Geliyordum şimdi."
Ali:
"Hadi o zaman."
Songül karanlıkta yerdeki küçük çukurları göremediği için ayağı takılmıştı. Ali elini tuttu.
"Dikkat et."
Songül:
"Of.. çok karanlık."
Ali:
"Korkma canım ben yanındayım." dediğinde Songül gülümseyip Ali'ye sokulmuştu.
Kalabalığın yanına geldiklerinde çoğu çadırında girip yatmıştı.
Ateş:
"Bizimkiler yattı. Ben de yatıyorum. Hadi iyi geceler."
Ali:
"İyi geceler."
Ali ve Songül ne yapacaklarını bilemediği için yanan ateşin yanına oturmuştu. Güney de karşılarına oturdu.
Ali kolunu Songül'ün omzuna atıp kulağına fısıldadı.
"Ne yapacağız?"
Songül:
"O yatana kadar çadıra girelim en iyisi."
Songül başını salladı.
"Hadi yatalım biz de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
FanfictionDilhun... Farsça 'içi kan ağlayan, kalbi yaralı' anlamlarına gelen bir kelime. Songül de böyle.. kalbi yaralı. Güney yaraladı kalbini.