2 gün sonra
İki gündür Güney Songül'ü rahatsız etmemek için pek yanlarına gitmiyor, genelde yalnız takılıyordu.
Songül ise ne yapacağını bilememenin sıkıntısıyla derslere bile dikkatini veremiyordu.
Ateş, Nazlı ve Meral'le dersten sonra kantinde oturmuş sohbet ediyorlardı.
Ateş:
"Ne içersiniz kızlar?"
Nazlı:
"Kahve.."
Meral:
"Ben de kahve alırım canısı."
Ateş:
"Songül sen?"
Songül:
"Ben bir şey almayım Ateş sağol."
Ateş:
"Hayırdır ya ne oldu sana?"
Nazlı:
"Evet çok durgunsun."
Songül:
"Yok bir şey.. uykusuzum biraz."
Ateş:
"Yok yok var bir şey. Kahveleri alıp geleyim sonra ifadeni alalım."
Dakikalar sonra Ateş kahveleri alıp gelmişti.
Ateş:
"Anlat bakalım kim üzdü seni?"
Nazlı:
"Evet ya kim üzermiş bizim Songül'ümüzü."
Meral:
"Hemen söyle de Ateş dersini versin canısı."
Songül onların bu ilgili haline gülümsemişti.
"Kimsenin üzdüğü yok sakin olun."
Ateş:
"Ne oldu o zaman kızım? Hiç yüzün gülmüyor kaç gündür."
Songül:
"Güney'e ne diyeceğimi düşünüyorum." dedi elini çenesine koyup.
Nazlı:
"Nasıl yani?"
Songül:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
FanfictionDilhun... Farsça 'içi kan ağlayan, kalbi yaralı' anlamlarına gelen bir kelime. Songül de böyle.. kalbi yaralı. Güney yaraladı kalbini.