2 gün sonra
Songül kampa gitmek için hazırlanıyordu. Birkaç parça eşyasını sırt çantasına doldurduktan sonra üstüne rahat bir şeyler giyip saçını at kuyruğu yaptı. Hafifce makyaj yaptığında hazırdı.
Okula geldiğinde sınıfın çoğu bahçede toplanmıştı.
"Selam.." diyerek Ateş'lerin yanına gitmişti.
Nazlı:
"Selam.."
Ali aniden Songül'e sarıldı.
"Çok güzel olmuşsun canım."
Songül:
"Sağol.." diye gülümsediğinde Güney yanlarına gelmişti.
Güney:
"Günaydın."
Ateş:
"Günaydın."
Ali kolunu Songül'ün beline sarmış saçlarını okşuyordu.
Songül:
"Nasıl olmuşum? Yeni almıştım bunu." dedi üstündeki bluzu gösterip.
Ali Songül'ün elini tutup kendinden uzaklaştırdı ve süzdü.
"Her zamanki gibi harikasın."
Güney sertçe yutkundu.
"Servis nerede kalmış?" dedi bu durumdan sıkılıp.
Nazlı:
"Beş dakikaya burda olur dediler."
Meral:
"Ay çok eğleneceğiz eminim." diye kıkırdarken Songül kollarını Ali'ye sarmıştı.
"Bence de."
*******
Servis gelmiş herkes yavaş yavaş binmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
FanfictionDilhun... Farsça 'içi kan ağlayan, kalbi yaralı' anlamlarına gelen bir kelime. Songül de böyle.. kalbi yaralı. Güney yaraladı kalbini.