Mağazada Songül değiştireceği elbisenin bir beden küçüğünü eline aldı.
"Bu olur mu acaba ya?"
Güney dudak büktü.
"Bilmem."
Songül:
"Ben bunu bi denesem? Sıkılmazsın değil mi? Çünkü yine olmazsa tekrar gelmek zorunda kalmayım."
Güney:
"Olur olur.. dene sen. Çantanı tutayım istersen."
Songül:
"Çok iyi olur." diyerek çantasını Güney'e verip kabine girdi.
Güney elindeki Songül'ün çantasına bakıp gülümsedi. Aynı sevgili gibi olmuşlardı böyle.
Güney duvara yaslanmış beklerken kısa süre sonra kabinin kapısı açılmış ve Songül tül detaylı bordo elbisesiyle kabinden çıkmıştı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Güney Songül'ü o elbisenin içinde görünce yutkunmadan edemedi.
Songül:
"Nasıl? Bu iyi oldu sanki."
Güney:
"İ.. iyi. Çok güzel olmuş."
Songül aynada yansımasına baktı.
"Beğendim ben de. Üstümü değiştireyim de çıkalım." diyerek tekrar kabine girerken Güney Songül'ün o elbisenin içindeki halinin etkisindeydi hala.
*********
Deniz manzarası eşliğinde yemeklerini yerlerken ikisi de pek konuşmuyordu.
Güney:
"Aytaç Su'ya onu sevdiğini itiraf edecekti bugün."
Songül:
"Gerçekten mi? Sen nereden biliyorsun?"
Güney:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
ФанфикDilhun... Farsça 'içi kan ağlayan, kalbi yaralı' anlamlarına gelen bir kelime. Songül de böyle.. kalbi yaralı. Güney yaraladı kalbini.
