Tanrısal bakış açısı...
Ay tam tepeye çıktığında ağır ve narin bir rüzgar uzun saçlarını okşamıştı adamın.
İsteyerek ve zevk alarak yaptığı işe biraz sonra başlayacaktı.
Öldürmesi için para aldığı adam biraz önce siyah bir jip ile eve gelmiş ve bagaja girmişti.
Yüzünü ve bedenini görmeye çalışmıştı fakat otomatik bagaj yüzünden daha arabadan inmeden kapanmıştı kapılar.
Ama umrumda değildi.
Yeterince güçlü ve akıllıydı.
Yatak odası diye tahmin ettiği yerin ışıkları kapandığında taktığı maskeyi düzeltmiş ardından ise eldivenlerini giymişti.
Kurbanı hakkında hemen hemen her şeyi biliyordu. Yaşını, boyunu, kilosunu hatta kan grubunu... Eğer şansı yaver giderse onu uyandırmadan eşekler cennetine uğurlayabilirdi.
"Giriyorum Jimin."
Arabadan inerken ortağına son bir kez adamın hangi odada olduğunu sormuş ve ardından ise devre dışı bırakılmış kameranın yanından geçmişti.
Jimin komutu alır almaz evin ve tüm mahallenin elektriğini kesmişti. Jeneratörleri ise devre dışı bırakmayı unutmamıştı.
"Neden hiç koruma yok?"
Marco Bruschweiler Tayland asıllı bir iş adamıydı. Kore'deki bir çok konut ve şirketin sahibiydi.
En önemlisi de tek başına yaşıyordu. Jungkook eşinin yıllar önce öldüğünü kızının ise yurt dışında olduğunu biliyordu. Böyle bir adamın korumaya ihtiyacı olmaz mıydı?
"Dikkat et araştıracağım."
Jungkook havuzun etrafından dolanırken her bir sese ve harekete bakıyordu ama evde kimse yok gibiydi.
Bıçağını cebinden çıkarmış ve en yakındaki camı açmaya çalışmıştı.
Çok zorlamadan açılan camı ittirmiş ve içeriye bir göz atmıştı. Bu sürede de bıçağı yerine koyup silahını kavramıştı.
Merdivenlere ve her türlü karaltıya doğrulttuktan sonra çok da beklemeden içeri girmişti.
Gözleri ile her bir santimi taramış temiz olduğunu anladıktan sonra ise merdivenleri tırmanmaya başlamıştı.
Altın çerçeveli tablolar ve ışıltılı aydınlatmalar Marco'nun zengin olduğunu bas bas bağırıyordu.
Jungkook ikinci kata çıktığında yerini ezbere bildiği odanın önünde durmuş ve kapıyı hafifçe aralamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Infelicity | lizkook²
FanfictionÖlüm altın kâsede sunulduğunda nefretiyle harmanlanmış zehiri, katilinin gözlerinin içine bakarak içti kadın. Belki öleceğinden haberi yoktu ama yine de emindi. Sevdiği adamın ona kıymayacağına... Emindi çünkü şerbet içmek de zehir içmek de aynıyd...