"Lalisa!"
Bir ses duyulmuştu.
Tanıdık ve aşık olunası bir ses...
Fakat yanında bir çok sesi daha getirmişti.
Mermi sesleri sağır ederken ismim birkez daha zikredilmişti.
"Lalisa! Neredesin!"
Yatağın yanındaki camın içinden geçen mermi dokunduğu her şeyi paramparça ederken dudaklarımdan dökülen çığlığa da engel olamamıştım.
Eve mermi yağıyordu!
Bedenimi yere attığımda camı delip geçen mermilerin karşı duvara saplanış seslerini duyabiliyordum. Çok yakınımdan geçen bir mermiden sonra yeniden çığlık atmıştım. Öyle ki kırık cam titremiş, mermiyi sıkanlar sağır olmuş olabilirlerdi.
Yanaklarımda ağırlaşan taneler boynum boyunca süzülürlerken sıcak bir beden titreyen bedenime sarılmıştı.
"Lalisa! İyi misin"
Kafamı gömdüğüm bacaklarımdan kaldırmaya ve yüzüme bakmaya çalışıyordu. Bedenim sonbaharda hırçın rüzgarların gaddarlığında dalına tutunmaya çalışan bir yaprak gibi titriyordu. Devam eden kırılma sesleri kulaklarımı sağır ediyordu.
"Lalisa söyle iyi misin? Yaralandın mı? Söyle güzelim?"
Jungkook benim gibi yatağın gölgesine sığınmış, yüzümü avuçlayıp açamadığım gözlerim için bir cevap aramıştı. Her yüksek seste gözlerimi daha çok sıkıp, titreyen dudaklarıma işkence ediyordum.
"Onu buradan çıkar Jungkook."
(Jeon Jungkook'dan)
Lalisa öyle çok korkuyordu ki, ona sarılmak dışında hiçbir şey yapamıyordum.
Tanrım geç kalabilirdim.
Onu alabilirlerdi.
Onu bir daha asla göremez, güzel vücudunu kapana kıstıran tabutunun üzerine toprak atabilirdim.
Onu sonsuza kadar kaybedebilirdim.
"Jungkook sana söylüyorum! GÖTÜR ONU!"
Jimin bir yandan dışarıya ateş ediyordu. Onları takip etmişlerdi. Mark bizi satmıştı. Başından beri ona güvenmemeliydik.
"Tek başına dayanamazsın!"
Jimin kırık camdan ateş etmeden önce gözlerime bakmıştı.
"Onu istiyorlar Jungkook. Tehlikeye atamayız."
Jimin hadi dercesine omzuma vurduğunda elinde tuttuğu iki silahın şarjörünü değiştirmişti. Lalisa'nın titreyen bedenini kucağıma aldığımda beklemeden boynuma sarılmıştı. Muhtemelen hiçbir şey anlamamıştı fakat bana güveniyordu. Bu işleri başına açan adama karşı sonsuz bir güveni vardı.
Jimin ateş etmeye başladığı an arka kapının önünde durdurduğum arabaya doğru koşmaya başlamıştım. 24 mermi kadar şansımız vardı. Ardı ardına düşen kovanları sayarken çoktan on biri aşmıştık. 24 mermi sonra Jimin'in yapacağı bir şey kalmayacaktı. Her şey bitecekti. Kollarımda ki Lalisa'yı bu cehennemden çıkaramazsam yeni bir cehennemi yaşatacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Infelicity | lizkook²
FanficÖlüm altın kâsede sunulduğunda nefretiyle harmanlanmış zehiri, katilinin gözlerinin içine bakarak içti kadın. Belki öleceğinden haberi yoktu ama yine de emindi. Sevdiği adamın ona kıymayacağına... Emindi çünkü şerbet içmek de zehir içmek de aynıyd...