Bedenim soğuktu ve bu uyanmam için güzel bir sebepti. Dün onun sıcaklığı ile sarılmış ve uzun bir geceyi atlatmıştım. Şimdi ise yalnızdım.
Gri koltuktan doğrulduğumda belimin tutulduğunu hissediyordum. Vücudum fazlası ile bitkin ve halsizdi. Psikolojik olarak fazlası ile yorulmuş, tükenmiştim. Eğer babam beni kurtarmak istiyorsa bunu hemen yapmalıydı. Zira dayanacak gücüm kalmamıştı.
Ayaklarımı sürüye sürüye banyoya gitmiş ve yüzümü yıkamıştım. Kâtilden ses seda yoktu. Saçlarımı yukarıdan bir topuz yaptığımda alnıma düşen taneleri düzeltmiştim. Yüzüm fazlası ile asık ve çirkin gözüküyordu. Bu yüzden daha fazla aynaya bakamamıştım. Banyodan çıktığımda eve bir göz atmıştım. Hava daha yeni aydınlanıyor gibiydi. Jungkook'un burada olduğuna dair bir ses de duyamıyordum.
Gözlerim çelik kapıyı bulduğunda içimi bir umut kaplamıştı. Burada değilse... Gidebilirdim. En azından uyuyorsa bile uyanmadan kaçabilirdim.
Sessiz olmaya çalışarak kapıya ulaştığımda soğuk elim daha soğuk olan kulpu kavramıştı. Fakat daha sonra sadece kulpu kıvırdığım ile kalmıştım. Kilitliydi.
Üflediğimde gözlerimin dolduğunu hissediyordum. En baştan umutlanmamalıydım. Kim kaçırdığı insanı kapısını kilitlemeden yanında tutardı ki!
Tam bir aptaldım.
Ensemde hissettiğim nefes ile irkilmiş ve sıçramıştım. Buradaydı. Tam arkamda!
Kolumda hissettiğim kelepçe misali parmaklar ile nefesim kesilirken sırtım kapıyla buluşmuştu.
Tam gözlerime bakarken elini başımın yanına koymuş ve onaylamaz bakışlar atmaya devam etmişti.
Üzerime doğru eğilmiş ve ciddi bir yüz ifadesiyle "vazgeç" demişti. Bense aynı kararlılıkla "asla" demiştim. Neyime güvenip bunu söylüyordum bilmiyordum. Ama... Bildiğim tek şey buradan hemen kaçmam gerektiğimdi.
Jungkook yüzüme ifadesizce bakmaya devam ederken bende gözlerimi gözlerine dikmiştim. Denemekten vazgeçmeyeceğimi o da çok iyi biliyordu. Ve birden...
Gülümsemişti.
Yanaklarında oluşan iki tane çukura gözlerimi sabitlediğimde beni orada bırakıp mutfağa doğru ilerlemişti.
Ah gamzeleri vardı.
Onu ilk defa gülerken görüyordum ve...
Bilmiyordum. Garip gelmişti. Bir katilin gamzeye sahip olma düşüncesi... Fazlasıyla garip gelmişti.
Peşinden mutfağa doğru adımladığımda kahvaltı hazırladığını görmüştüm. Bardakları masaya bıraktıktan sonra gözlerim gözlerini bulmuştu. O ise bu birlikteliği fazla sürdürmemişti. Sırtını döndüğünde birkaç adım atmış ve sandalyeyi çekip oturmuştum.
Cidden günlerdir bir şey yemediğim aklıma geldiğinde Jungkook'u beklemeden birkaç şeyi ağzıma tıkıştırmıştım. İştahım açıldığında o da masaya oturmuş ve kahve bardağını önüme koymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Infelicity | lizkook²
FanfictionÖlüm altın kâsede sunulduğunda nefretiyle harmanlanmış zehiri, katilinin gözlerinin içine bakarak içti kadın. Belki öleceğinden haberi yoktu ama yine de emindi. Sevdiği adamın ona kıymayacağına... Emindi çünkü şerbet içmek de zehir içmek de aynıyd...