"Neden bana yalan söyledin Jungkook?"
Bir kanepede ellerimizde hazır kahve ile beraber oturuyorduk. Onun kolu omuzumda, omuzlarında ise kalın bir battaniye vardı. Dağ evi fazlasıyla soğuktu ve o benim üşümemem için her şeyi yapmaya hazırdı.
"Hangisinden bahsediyorsun?"
Bir kâtil ile sarmaş dolaş oturmama hâlâ anlam çıkaramıyordum. Zaten beynimi bir fanusa koymuş gibiydim. Düşünmek yakıcı ve yıkıcıydı. Şuan uzak durmak en iyisiydi.
"Hoseok Oppa'nın evinde. "İhtiyaçlarım var" dediğinde."
Her şeye anlam çıkarmıştım fakat buna... Yani neden dediğini ondan duymak daha iyi gelecekti eminim.
"Benden ümidi kesmen için. Bak Lalisa ben boğazına kadar bataklığa batmış bir insanım. O zamanlar senin benden uzak durman ikimiz için de daha sağlıklıydı."
Hemen yakınımda olan yüzüne dönmüş ve gözlerinin en içine bakmıştım.
"Hâlâ bataklıktasın... Kararını değiştiren nedir?"
Gözlerindeki kızıllık artık huzur veriyodu bana. Hayır onu katil olarak gördüğüm için koyu kahverengi harelerine bu yakıştırmayı yapmıştım. O kızıl değildi. Onun kırmızıya, kana bulanan tek parçası elleriydi. Ne kalbi ne de ruhu bundan nasibini almamıştı. Biliyordum. Hissediyordum. Kalbi onun savunmasız bir erkek çocuğu olduğunu bağırıyordu. Ona inanmayı seçiyordum.
"Dün seni kaybedeceğim diye o kadar çok korktum ki... Bir daha bunu göze alamazmışım gibi geliyor."
Jungkook uzanmış ve muhtemelen kıpkırmızı olan sağ gözümün üzerinden öpmüştü. Artık o kadar güzel değildim biliyordum fakat o farklı bakıyordu. Kalbime bir his demeti yollayacak kendi avuçlarına aldığında tüm yaralarımı iğleştirecek gibiydi...
"Bana dünü anlatsana."
Gözlerimi açtığımda ona tatlı bir şekilde bakmıştım. O ise sadece kahvesinden içmiş ve dizinin üzerine yerleştirdikten sonra derin bir nefes vermişti.
"Lütfen."
Gözleri gözlerimi yeniden bulduğunda tamam derecesine başını sallamıştı.
"Hapisten çıktığım da-"
Sözünü kesmiştim çünkü hâlâ buna da anlam veremiyordum.
"Neden teslim oldun ki? Manyak mısın sen?"
Jungkook gülmüş ve "en başından başlıyorum o halde" demişti. Kollarının arasından kurtulup onu daha iyi dinleyebilmek için yanına bağdaş kurup oturmuştum.
"Polisler her yerde beni arıyordu biliyorsun. Ve eğer böyle devam etseydi birinci dereceden şüpheli olacaktım. Bizde Jimin ile bir plan yaptık. Avm'ye gittim ve dolaşıyordum. Ardından ise görevliler de fotoğrafım olduğu için yakalandım ve bir dedektif ile görüştürüldüm."
Jungkook yeniden bir yudum aldığında bende almış ve göz kontağımızı yeniden sağlamıştım.
"Dedektif senin için endişelenen biriymiş sanırım bu yüzden davayı almış. Yaklaşık beş saat boyunca ona aynı ifadeyi on üç defa verdim. Ardından ise içeriye alındım mahkemeye çıkacağım söylendi ve o zamana kadar da anlaşma yapmak isteyen üç farklı amir ile görüştüm. Lafta eğer seni verirsem ya da yerini söylersem bu işten paçamı sıyırabilirdim. Adıma açılan eski davalar da olduğu için sürekli birileri ile görüştürüldüm. Görüşmelerin çoğunda yanımda avukatım olduğu için fazla sıkıştıramadılar. Bu durum bir hafta devam etti. En sonunda ise delil yetersizliğinden dava ertelendi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Infelicity | lizkook²
FanfictionÖlüm altın kâsede sunulduğunda nefretiyle harmanlanmış zehiri, katilinin gözlerinin içine bakarak içti kadın. Belki öleceğinden haberi yoktu ama yine de emindi. Sevdiği adamın ona kıymayacağına... Emindi çünkü şerbet içmek de zehir içmek de aynıyd...