12.Bölüm

24 0 0
                                    

*Keşke söküp atabilseydim Kalbimi yerinden,
Belki
Bu kadar yanmazdı canım.*

Geçmesini istediğim bir çok şey vardı benim. En baştada geçmişimin getirdikleri ve yaşadığım bu acıydı.
Ama geçmiyordu.
Geçmek bilmiyordu..
Ne hissettiğimi, ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum açıkcası.
Dile getiremediğim bir çok şey vardı.
Yavaşca uzandığım yataktan kalktım, çıplak ayaklarımın soğuk parkeye değmesiyle ürperdim.

Umursamadan odamdaki banyoya sarsak adımlarla girdim.
Suyu açıp birkaç kez yüzüme çarptım. Tenime çarpan soğuk su, her çarpışımda sanki yüzümde kesik izler bırakıyor  gibiydi.
Suyu kapatıp, kenardaki havlu ile yüzümü kuruladım.
Yüzüme düşen saç tutamlarını geriye ayıp aynadaki yansımamla göz göze geldim.

Gözlerimin altında uykusuzluğu, yorgunluğu belli eden çukurlar vardı. Gözlerimin soluk mavisi, daha bir cansızlaşmış gibiydi.
Bomboş bakıyordu.
Çıkık olan elmacık kemiklerim, daha da belirginleşmiş, sanki biraz zayıflamış gibiydim.
Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatıp banyodan çıktım.
Makyaj masasının üzerinden tokamı alıp, saçlarımı gelişi güzel topladım ve odadan çıktım.

Yavaş adımlarla merdivenlerden inip mutfağa gittim. Kendime sert bir kahve hazırladım, tezgahın üzerindeki sigara paketinden bir dal çekip yaktım. Sandalyeyi çekip rahatça oturdum. Sıcak kahveden bir yudum alıp, midemi yakmasına izin verdim.
Geriye doğru biraz daha yaslanıp sigaradan bir nefes çektim.
Dudaklarımın arasından çıkan duman gibi, bende dağılmıştım.

Parçalarım etrafa dağılmış, toparlayamıyordum.
Çünkü bir çok kez parçalara ayrılmış ruhuma, yama yapamıyordum. Olmuyordu işte.
Düşünceler eşliğinde içtiğim sigarayı, küllükte söndürdüm.
Kahveden  büyük bir yudum alıp ayağa kalktım.
Duvardaki saate göz attığımda 08.15'i gösteriyordu.

Bardağı sudan geçirip, tezgahın üzerine bıraktım.
Çaydanlığa su doldurup, ocağın üzerine bıraktım.
Tezgahın üzerindeki bezi sudan geçirip, yemek masasının üzerini sildim.
Daha sonra buzdolabını açıp  kahvaltıkları masaya yerleştirdim.
Kapağını kapatmadığım buzdolabından, 2 yumurta alıp tezgahın üzerine bıraktım.
Buzdolabının kapağını kapatıp  buzluğu açtım, dondurulmuş patates ile sigara böreğini çıkarıp tezgahın üzerine bıraktım.

Yarım saat sonunda masayı hazırlamıştım, kaynayan çayın altını kısıp, dayımı uyandırmak için üst kata çıktım.
Dün gece misafir odasını hazırlamıştım ona.
Normalde bu saate kadar uyuyor olmazdı, yorgun düşmüştü sanırım.
Aklımdaki düşüncelerden sıyrılıp, kapıyı iki kez tıklattım.
Ses gelmeyince, kapıyı açıp içeri göz attım.
Yastığa sarılmış, ayakları ise yataktan sarkıyordu.
Buruk bir tebessüm ettim, insan kaç yaşına gelirse gelsin, huyundan vazgeçmiyordu.

Hızlı adımlarla yatağa yaklaştım.
Bir insan bir insana ne kadar benzeyebilirdi ki?
Ona baktıkça, annemi görür gibiydim.
Yüz hatları, birbiriyle eş değer gibiydi.
Başımı iki yana sallayıp, hızla başının altındaki yastığı çektim.
Yastığı çekmemle irkilip gözlerini açtı.
"Kahvaltı hazır." diye söylenip bir şey demesini beklemeden hızla odadan çıktım. Kapının yanındaki duvara sırtımı yaslayıp, derin bir nefes aldım.

Merdivenlerden inip mutfağa geçtim, askılıktan aldığım kupaların birine dayım için çay doldurdum, kendime ise kahve yaptım. Bardakları masaya bırakıp sandalyeye gelişi güzel oturdum. O sırada dayım mutfağa giriş yaptı.
"Günaydın Hediye'm." yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle konuşmaya devam etti.
"Yormasaydın kendini keşke, dışarda kahvaltı yapardık."
Omuzlarımı silktim, önemli değil dercesine.

EKİM ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin