*Ne olur ışıkları kapama anne,
Yüzleşmek istemiyorum kendimle.Gözlerime düşen damlayla adımlarım durdu, başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Yağmur çiseliyordu.
Keskin ama hızlı bir soluk çaldım gökyüzünden. Benliğime düşen yağmur damlaları, ruhumu ıslatıyordu. Uykusuzluktan yanan gözlerimi kapatıp, kollarımı açtım. Kendi etrafımda yavaşça dönmeye başladım, burada kimse göremezdi beni.
Saklamak zorunda değildim benliğimi..Gecenin bu saatlerini seviyorum. Geçen yıllarda keşfetmiştim burayı, hırçın dalgalar kayalara vurdukça o çıkan ses, çırılçıplak olan gökyüzü..
Ruhuma darbelerini indirmek ister gibi esen rüzgar, ve yalnızlığın getirdiği o huzur. Beni benden alıyordu.Önümde uzayıp giden kayalara yaklaştım, oturabileceğim düz bir kayaya denk geldim. Yavaşça oturdum ve ayaklarımı gelişi güzel uzattım. Cebimden sigara ile çakmağı aldım. Kurumuş dudaklarıma yerleştirdim sigaranın ucunu ateşe verdim.
Rüzgara inat ilk denememle yanan sigaraya tebessüm ettim.Hızlı ama derin nefesler ile içime çektiğim duman, hem genzimi hem ciğerlerimi yakıyordu. Önemsemedim.
Rüzgarda dağılan dumana bakıp iç çektim. Keşke bu kadar kolay dağılmasaydı, parçaları birleşik iken güzeldi. Gerçi dumanın görsel şöleni de ayrılan parçaları değil miydi?
Başımı iki yana sallayarak güldüm, düşünmemek için aklımı meşgul etmeye çalışıyordum sadece.Biten sigarayı kayalığa bastırarak söndürdüm ve yavaşça ayağa kalktım.
Tozlanan üstümü hızla çırptım ve hızlı adımlarla arabaya yaklaştım.
Evet bir arabam vardı.
Annemin binbir hevesle aldığı Siyah Range Rover ama sadece birkaç yıl kullanabildiği bir araba.Kapıyı açtığım gibi kuruldum koltuğa. Sertçe kapattım kapıyı ve başımı geriye yasladım.
Bugün yabancı numaradan gelen bir mesaj almıştım.
Tam olarak,
"Uzun zaman oldu görüşmeyeli, bu süreçte iyice dinlendiğini var sayıyorum. Hazırlan Ecrin, oyun yeni başlıyor!" yazıyordu.Gergindim, şüpheliydim ve düşünceli. Kimdi bilmiyorum, ne istiyor bilmiyordum. Ve bu bilinmezlik beni ürkütüyordu.
Ağrıyan şakaklarıma birkaç dakika masaj yaptım, uykusuzluğun bir getirisiydi bu da. Anahtarı çevirdim ve hızla Beyoğlu'na sürmeye başladım.
Hafifçe radyonun düğmesine dokundum, özel olarak ayarladığım Cd'lerden biri takılıydı. Çalan parçayla tebessüm ettim.
'Karaçalı Sesindeki Yalnızlık' sevdiğim parçalardan biride buydu.Açık olan camdan esen rüzgar, saçlarımı savuruyordu. Şuan huzuru yakalamış gibiydim.
Düşüncesiz, telaşsız ve huzurlu.
Aklımın almadığı bir çok nokta vardı. Ne kadar düşünmekten kaçınsamda, almam gereken cevaplar vardı.
Cebimden telefonu çıkardım, torpidodaki bluetooth kulaklığını çıkarıp sağ kulağıma yerleştirdim. Kulaklığı telefona bağlayıp, Barlas abiyi aradım.Birkaç kez çaldırmama rağmen cevap vermemesiyle kaşlarımı çattım. Tekrardan aradım, ikinci çalışta açılan telefon ile ona müsade etmeden ben konuştum.
"Nerdesin abi?"Homurdanmasını duydum ama umursamadım.
"Gölge'deyim Ecrin."
Gözlerimi devirdim başka nerde olabilirdi ki?
"Geliyorum." diye mırıldandıktan sonra cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım.Torpidodan aldığım sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirdim, çakmakla ateşe verdiğim sigaradan bir fırt çektim ciğerlerime.
Çakmağı torpidoya attım sigarayı sol elime aldım. Gaza biraz daha yüklendim, aklımı meşgul eden sorulara cevap arıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİM ÖYKÜSÜ
ChickLit&Wattpadde EKİM ÖYKÜSÜ adında ilk kitap! Soğuktan titreyen bedenime sımsıkı sardım kollarımı. Sırtımı ona döndüm, "Eskiyor, ama eksilmiyor kalp ağrısı." diye mırıldandım yavaşça. Ve Atlas'ın "Üstümüze sinen acıların keskinliğine rağmen, hiç eksil...