Zamanın silemeyeceği bir çok şey var. Kalbimizi en derinden yaralayan, ruhumuza en ağır yaralar açan bir çok şey.
Bunun üstesinden nasıl gelinir, ne yapılır bilmiyordum ben.
Zamanla öğrenirim diyor ve kendimi avutuyordum..Yine yeni bir sabaha uyanıp, aklımı esir alan düşüncelerle birlikte sahile attım kendimi.
Düşünmekten kaçındığım bir çok şey var, beni içine hapseden benliğime en ağır darbelerini vuran bir çok şey.Ben, kendimi daima denize benzetirdim.
Masmavi sonu belli olmayan, dalga dalga kayalara vuran bir su vadisi.
Denizin de benim de en derinlerimizde sürdürülen bir hayat var.
Denizin ki herkesin bildiği.
Benim ise içimde kimsenin bilmediği bir hayat..Soğuktan buz tutmuş parmaklarımla ceketimin sağ cebindeki sigara ile çakmağı aldım ve sigara yaktım.
Sigaramın genzimi yakan dumanı ile derince yutkundum.
Keşke kursağımızda kalan şeyleri de bir yutkunma ile halledebilseydik, belki bu kadar darbe yemezdik hayattan.Telefonumun melodisiyle daldığım derinliklerden kendime geldim ve arayana baktım.
Barlas.
3 gündür kafeye gitmiyordum.
Kafa dinlemeye ihtiyacım vardı son olanlardan sonra kendime gelmem lazımdı.Tekrar çalan telefon ile düşüncelerden sirkelendim ve,
"Alo?" dedim kırık bir sesle.Barlas abi, benim duyabileceğim kadar derin bir nefes çekti içine.
"Nerdesin Ecrin?" diye sert ama sıcak ses tonuyla konuştu."Sahildeyim abi." diye homurdandım.
"Kafeye gel." dedi ve kapattı telefonu.
Başımı kaldırıp grileşen gökyüzüne baktım.
Derin bir nefes aldım, bütün bu olanlardan çok bunalmıştım.
Kulaklığımı takıp 'Asya Yoksun Sen' parçasını açtım.
Sırt çantamı omuzuma attım ve sert adımlarla caddeye çıktım.
Yoldan geçen bir taksiyi çevirip,
"Beyoğlu'ndaki Sardunya Kafe."diye soğuk sesimle konuştum.Barlas abinin beni neden kafeye çağırdığını az çok tahmin edebiliyordum.
Muhtemelen beni işe çağırmak için bir ton dil dökecek yine!
Ama benim düşüncem kesin.
Bir süre çalışmak istemiyorum.Yalnız kalmaya, kafa dinlemeye ihtiyacım var, paraya değil.
Babaannem'den kalan 2 katlı müstakil evim var.
Bankada çalıştığım zamanlardan kalan yüklü bir birikimim.
Babannem'in bana bıraktığı banka hesapları.
Aslında sadece değerlimin bana bıraktığı evi kullanıyor ve kendi kazandığım parayı harcıyordum.Duran taksiyle kafeye geldiğimin farkına vardım.
Ücreti ödeyip taksiden indim ve kafeye doğru sert adımlarla yürümeye başladım.Bahçede ki masaların birinde Barlas abiyi bir adamla otururken gördüm.
Ben yanına doğru yürürken, kafasını kaldırdı ve gözlerimiz birleşti.Yüzünde o sarsılmaz ifade, gözlerimde gördükleri ile sarsıldı.
Yavaşça ayağa kalktı ve gel işareti yaptı, o an durduğumun farkında bile değildim.Barlas abinin yanına yaklaşınca arkası dönük adamın kim olduğuna bakmak için başımı sağa çevirdim ve gördüğüm yüz bende kış etkisi yaratmış gibi oldu.
Hızlanan kalbimin atışları sanki aldığım nefesleri kesmek ister gibiydi.
Bu adamın bende bıraktı his buydu.
Sanki bana bir yaşam bahşediyor, ve bahşettiği yaşamıma son vermek istiyor..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİM ÖYKÜSÜ
Chick-Lit&Wattpadde EKİM ÖYKÜSÜ adında ilk kitap! Soğuktan titreyen bedenime sımsıkı sardım kollarımı. Sırtımı ona döndüm, "Eskiyor, ama eksilmiyor kalp ağrısı." diye mırıldandım yavaşça. Ve Atlas'ın "Üstümüze sinen acıların keskinliğine rağmen, hiç eksil...