3 Ay sonra..
Uzun zamandan sonra ilk kez kendimi bu denli tükenmiş hissediyorum.
Ruhumdaki yaralar beni tüketiyordu, günden güne benliğime işliyor yok oluyordum.Zihnimi ele geçiren benliğim, beni çok zorluyordu. Düşünmek istememe rağmen, düşünce dehlizinden doğrulamıyordum.
Yaslandığım kanepeden hızla ayağa kalktım.
Yüzüme düşen saçlarımı ellerimle geriye attıp, hızla mutfağa adımladım.Tezgahın üzerinden bir sigara alıp yaktım. Askılıktan aldığım kupaya sıcak su ile kahveyi doldurdum. Kalçamı tezgaha yasladım, ve kahveden bir yudum aldım.
Derin bir nefes çektim sigaradan, ve gözlerimi kapattım bu hissi seviyordum.
Biten sigarayı söndürdüm, kupamı sağ elime sardım, sigara paketim ile çakmağıda kaptığım gibi salona geçtim.Kupayı masanın üzerine bırakıp kanepeye gelişi güzel yerleştim.
Tekrar bir sigara yaktım.
Benim için bağımlılıktan da öte bir şeydi bu. Bana tarifi imkânsız bir haz veriyor, düşüncelerimi uyuşturuyordu.Çok bunalmıştım, duvarlar üstüme üstüme geliyor nefesimi kesiyordu.
Sigarayı söndürüp ayağa kalktım, hızla merdivenleri çıkıp odama geldim.
Gardroptan siyah dar paça pantolon ile siyah v yaka tşörtü aldım. Üstümdekileri hızla çıkarttım, ve hazırladığım kıyafetleri giydim, kafamdaki topuzu çözüp saçlarımı elimle kabarttım.Odamdaki banyoya geçip yüzümü yıkadım. Kafamı kaldırıp aynaya baktım,
uykusuzluktan dolayı gözaltlarım şişmiş ve morarmıştı. Mavi gözlerim, canlılığını yitirmiş derin bir okyanusu andırıyordu. Kenarda duran havluyla yüzümü kuruladım ve banyodan çıktım.
Makyaj masasının üzerinden siyah deri saaatimi aldım ve sağ bileğime taktım.Bu huyumu annemden almıştım. Her zaman sağ bileğinde daha güzel ve çekici durduğunu söylerdi ve hep o bileğine takardı.
Kafamdaki düşüncelerden kurtulmak için hızla merdivenlerden aşağı indim.Salondan telefonumu, sigaramla çakmağı aldım ve hole çıktım.
Sigara ile çakmağı vestiyerde bulunan siyah sırt çantama tıktım. Hızla postallarımı giydim ve deri ceketimi de giydim. Ceketin sağ cebinden kulaklığı çıkarttım, çözdükten sonra telefona takıp favori müziklerimden 'Alper Ayyıldız'dan Ağustos Sırılsıklam'parçasını açtım. Sırt çantamı sağ omuzuma astım ve kapıyı açtım.Sert esen rüzgar tenimi ezip geçiyordu. Kapıyı sertçe kapattım ellerimi ceketin ceplerine yerleştirdim ve yavaş adımlarla sahile doğru yürümeye başladım.
Dün Balın ile telefonda görüşüp bugünü planlamıştık.
Barlas abi ile ittifak kurmuşlar, iki koldan sıkıştırıyorlardı beni.
Halimi iyi görmediklerini söylüyor, ve artık kendime gelmem gerektiğini savunup duruyorlardı.Çok yorulmuştum ben, değil kendimi dizginlemek daha düşüncelerimi bile rayına oturtamıyordum ki.
Kulaklığımı çıkartıp ceketin cebine attım.
Sahile geldiğimde Balın her zaman geldiğimiz kafenin bahçesinde oturuyordu. Hızlı adımlarla yanına gittim ve sandalyeyi çekip oturdum karşısına. Beni gören Balın irkildi oturduğu yerde ve gözlerini belerterek konuştu."Ecrin ödümü kopardın!"
Cevap vermeyip boş gözlerle devam etmesini bekledim."Neyse, hoşgeldin. Nasılsın?"
"İyiyim, sen?" diyerek gözlerimi devirdim.
Balın yüzüne düşen saç tutamlarını kulağının arkasına attı.
"İyiyim." diyerek tebessüm etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİM ÖYKÜSÜ
Chick-Lit&Wattpadde EKİM ÖYKÜSÜ adında ilk kitap! Soğuktan titreyen bedenime sımsıkı sardım kollarımı. Sırtımı ona döndüm, "Eskiyor, ama eksilmiyor kalp ağrısı." diye mırıldandım yavaşça. Ve Atlas'ın "Üstümüze sinen acıların keskinliğine rağmen, hiç eksil...