Bölüm 16

4.1K 165 11
                                    

( Emir SAYLAN 'dan...)

Fabrikaya vardığımızda, fabrika müdürü ve yardımcıları kapıda karşıladılar bizi. Önce toplantı salonuna geçip bir değerlendirme yaptık. Planı uygulamaya başlayalı 3 ay olmuştu ve her şey yolunda görünüyordu. Bu kısa sürede, işler epey yoluna girmişti. İşçiler, işlerine dört elle sarılmışlardı. Onlardan vazgeçmeyişimiz, fabrikayı kapatmayı değil de kurtarmayı denememiz onları çok mutlu etmişti ve büyük bir şevkle çalışmalarına hız vermişlerdi.

Çok geçmedi, öğle arasının geldiğini haber veren siren sesi duyuldu. Hep birlikte yemekhaneye indik. Yemekhanenin kapısında, biri erkek biri kadın iki işçi, ellerinde çiçeklerle karşıladılar bizi. Diğer işçilerin alkış sesleri arasında...

Çiçekleri bana uzattıklarında, gözlerimle yanımdaki Leyla'yı işaret ettim. Kendine uzanan çiçekleri, teşekkür ederek aldı. Gülümseyerek. Bize gösterilen masaya geçip, ikimiz için ayrılmış sandalyelere yan yana oturduk. Masada bizden başka, müdür ve işçiler vardı. Ortalık bayram yeri gibiydi. Sanırsınız bir düğüne geldik. Büyük bir coşku vardı. Kimi işçilerin çocukları da buradaydı. Hazırladığımız plan kapsamında Leyla, kadın işçilerin daha verimli çalışmalarını sağlamak için, fabrikaya bir kreş açmamızı önermişti. Çocuklarının rahat ve güvende olduğunu bilmek, onların huzurlu çalışmalarını sağlayacaktı. Galiba haklı da çıkmıştı. Ufak bir bütçeyle, bu işi halletmiştik. Hem de bu minik yavruların annelerinden ayrı kalmamasını sağlamıştık.

Yemeğe başlamadan önce, fabrika müdürü bir konuşma yaptı. Sonra da beni davet etti kürsüye. Alkışlar eşliğinde kürsüye çıktığımda, umut ve minnetle bana bakan gözler heyecanlanmama sebep oldu. Gülerek konuşmaya başladım.

E: Öncelikle şunu söylemek isterim ki... Bugün burada, aranızda,karşınızda olmaktan dolayı çok mutlu ve heyecanlıyım.

( Leyla BAYRI 'dan...)

Konuşmasını yapmak için kürsüye çıktı. Gerçekten de söylediği gibi heyecanlı görünüyor, mutluluktan gözlerinin içi gülüyordu. Diğerleri gibi ben de hayranlıkla onu izliyor ve dinliyordum. Çok sıcak ve samimi bir konuşma yaptı. O gün bir kere daha inandım. O, gerçekten iyi biriydi. Tertemiz bir yüreği vardı.

E: Sözlerime son verirken...

Birden bana baktı. Göz göze geldik. Gülümsüyordu.

E: Bana vazgeçmemeyi öğreten, bu işin asıl mimarı, holdingimizin değerli çalışanı...

Elini kaldırıp beni işaret etti.

E: Sayın Leyla BAYRI'ya huzurlarınızda sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu sözleri duymayı beklemiyordum. Bir anda tüm gözler bana çevrildi. Şaşkındım. Utanmıştım. Gülümseyip teşekkür eder gibi hafifçe başımı eğdim. Alkışlar eşliğinde kürsüden inip yanıma geldi. Gülerek oturdu yerine. Sonra kulağıma eğildi.

E: Aslında bu konuşmayı senin yapman gerekiyordu. Bu iş senin eserin çünkü.

( Emir SAYLAN 'dan...)

Konuşmak için ona doğru eğildiğimde kokusu gelmişti burnuma. Öyle huzur verici kokuyordu ki. O an kendimi, dünyanın en mutlu insanı hissettim.

Hafifçe, bana doğru çevirdi yüzünü ama gözlerime bakmadı.

L: Yanılıyorsunuz. Bu iş sizin. Eğer siz, bana inanıp sözüme değer verip, bir şeyler yapmaya karar vermeseydiniz, bunların hiç birini yapamazdık. Bu insanların yüzleri, böyle gülüyor olmazdı.

E: Mutlular değil mi?

L: Tabi ki.

E: Sen mutlu musun peki?

Melek Misin Şeytan Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin