5 < JEON JUNGKOOK > 5

697 53 15
                                    

( Düzenlendi )

Bana kalıcağım odayı gösterdiklerinde içeri dalıp kapıyı üzerime kitledim. Üstün hayal gücümle bir plan yapmalı ve bu tombalağı çıldırtmalıyım ki benimle evlenmesin.

Ona bir söz söylemiştim evet bu şatonun görebileceği en güzel prensesi olucaktım fakat daha evlenmedik. Hem prenses olma konusu siyahımsı insan tipime pek uygun değil sanırım.Bu demek oluyor ki küçüklüğüme dönme vakti. Psikopatlığa elveda

Sayonara

Arkamı kapıya verdiğimde odayı inceledim.
HAYIIIIIIIIIR!
Her yer PEMBE Ve ben pembe rengi sevmem

Kanser oldum ağğaağğağ

Kapının kilidini tekrar çevirip açtığımda odadan kendimi atmam ile hizmetlimin üzerine düşmem bir oldu.İlk önce biraz afalladım ama hiçbir şey olmamış gibi kalkıp üzerimi silkip yerdeki hizmetliye baktım.Elimi uzattığımda elimi tuttu.

Napıyo bu?

Elini hemen bir kenara itip suratına dik dik baktım.Elimi tekrar ona uzattığımda bana hala bön bön bakıyordu. "SAATİMİ VER!" Birden diğer eline bakmasıyla elinde olan saatimi bana uzattı.Hızlı bir şekilde saatimi kapmamla merdivenlerden aşağı koşmaya başladım.

SEN KİM KÖPEK
BENİM SAATİME DOKUNMAK

Kendimi bahçe kapısından dışarı atmamla derin bir nefes aldım ve saatimi geri koluma taktım. Saatimi çıkarınca kendimi kötü hissediyordum heleki bu evlenme durumunda, o benim için çok önemli bir saat.

Bahçede biraz ilerleyince bir sürü bitkinin yetiştiği bir yere rastladım.Çiçeklerin yanında bir oturma yeri görünce oturdum.

Ohh Temiz hava.Bazen yalnız kaldığımda eski günler geliyor aklıma.Ve nedense bu eski günler bu aralar çok fazla aklıma geliyor.Değişik.

Biraz oturduktan sonra canım sıkıldı ve şarkı söylemeye karar verdim.Kendimi kaptırmışçasına öyle bir şarkı söylüyordum ki kendimi zorlayıp yüksek notaya çıkıyor ve bunu öyle bir keyifle söylüyordum ki sanki arkamda bir orkestra vardı.

Kafam yerinde değildi.Oturduğum yerden kalkmış çiçekler arasında muhteşem dansımı sergiliyordum.Taki birşeye takılıp birşeyin üzerine düşene kadar. "Aaaayh!"

"Senin burada ne işin var be!" Evet bu oydu. Hani şu dömbelek. "Huhu burdan senin beynine sesleniyorum.Olmayan işlevlerini mi kapattın.Hani sabah güneş doğarken gelmiştim falan."

"Hahaha komik kız seni" Üzerinde yerleşmiş birbirimize laf attığımızı fark ettiğimde kalkıp üzerimi düzelttim. Dik dik ona bakıyorken o da yerden kalkmış bana bakıyordu.

"Ne!" Konuşan o olduğunda hızla cevabımı verdim. "Senin ismin ne?" Kahkaha atmaya başladı.Komik olan ne? "Sen hahaha şimdi benim ismimi hahahah ayy çok güldüm" Karnını tutup hala gülmeye devam ediyor ya. "Komik bişi göremiyorum ortada adın ne dedim? Sana hep şşt çocuk bak buraya dicek halim yok"

"Ha sen ciddisin?" Ayy çıldırıcam. "Sen şimdi Kore'nin en zengin ailesinin oğlunun ismini bilmiyor musun?" Ay öf bilmem mi gerekli o kadar mı önemli!

"Hayır! Seni ilk defa sadece düğünde görmüştüm geriye kalan hiçbir şeyde seni hatırlamıyorum.Gerçi ondan önceki anılarımı da hatırlamıyorum Tek hatırladığım şey ne kadar çirkin olduğun!" Suratı asıldı.Çok mu üzerine gitmiştim.

Durumu toparlamaya çalışmalıyım."Şey bbe-" Sanırım batırdım. "Jeon Jungkook" Ve oradan uzaklaşıp gitti

Benim ise tek aklımda olan Bu isim bana bir yerden tanıdık geliyor olmasıydı.

?

PRİNCESS/JKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin