3

56 5 0
                                    

Barın mavili ve pembeli ışığı gözlerimi yorarken, tanıdık olduğum suratları görmemle gülümsemem bir olmuştu. Arka planda çalan hafif rock tarzındaki şarkı kulaklarımı acıtmaya ağırdan başlarken, barmen masasının önünde duran Eren, Tuğçe ve Arzu'nun yanına ilerleyerek her birine yavaşça sarıldım. Tuğçe; siyah, beline kadar inen saçlarıyla ve incecik bedeniyle bölümün en gözde öğrencisiydi. Güzellik ve fizik konusunda kimse onunla yarışamazken okulda derece yapmak dışında pek bir işi olmayan benimle arkadaşlık kurma kararı almıştı.
Arzu ise; genetik sarışın olmasının yanı sıra, yemyeşil gözleri vardı. Hafif kilolu olması onu sözde güzellik kategorisine sokmazken o dünyanın en saçma cümlelerini yaratan Eren ile arkadaş olmuştu. Ve her şeyin sonunda üniversite ikiye geçtiğimiz an dörtlü bir grup olarak kendimizle gurur duymuştuk.
''Allah! Bu ne kızım? Aşırı güzel olmuşsun!'' dedi Tuğçe müzikten ötürü biraz bağırarak. Gülümseyerek başımı 'hayır' anlamında salladım. Hemen kalçasının altında biten siyah şortu, file çorapları ve bol olmasına rağmen fazlaca yakışan, pastel mavi tonlarında kazağı ile barın gözdesi olmaya başlamıştı.
''O değil de Tunç hoca bile burada. Aşırı garip değil mi sizce de?'' dedi Arzu gözleri ile öğretmenlerin oturmuş olduğu masayı göstererek.
Kimi kendi kendine dedikodu yapıyor, kimi pişti oynuyor ve kimi de öğrencileri izliyordu. Tunç hoca ile göz göze gelince gözlerimi kaçırıp bir bira söyledim.
''Hop bakalım ufaklık! Senin ilk içkin değil mi bu?'' dedi Eren önüme yeni koyulmuş olan biramı alıp fazlaca yukarıda tutarak. ''Böyle kutlama olmadan içilmez bu!''
''Ne kutlaması?'' dedim biraz yüksek bir sesle. Kendi sesimi duymak için fazlaca bağırmaya ihtiyaç duymuştum.
''Herkes birer bira alsın. Hanımlar ve ben; kızımız ilk içkisini içerken ona ortak olmamız lazım. Tabi ki tek bir kural var. Hepsini tek dikişte içeceğiz.'' Dedi Eren benim gibi sesini yükselterek. Kızlar ellerine yeni almış oldukları biralar ile Eren'e boş gözlerle bakınırken, öğretmenlere göz gezdirmek istemiştim. İzleniyor olduğumu biliyor olmak bazen beynimi yakıyordu.
''Saçmalama Eren! Hazan kaldıramaz!'' dedi Arzu. Fileli sarı eteği ve üzerine giymiş olduğu siyah düz tişörtü ile fazlaca sevimli görünüyordu.
''Kaldırır! Hadi hanımlar. Üç dediğimde hep birlikte dikiyoruz.''

Kimsenin tekrar ikaz etmesine izin vermeden elime bardağımı verdi ve üçe kadar hızla saydı. Bira yavaşça boğazımdan akıp giderken, ağır bir yanma ve mide bulantısı baş göstermeye başlamıştı. Boğazımdan aşağıya bir ejderha alev püskürtmüş gibi yanarken sirkeli, bozulmuş elmayı andıran bir tat damağıma yapışmıştı. Eren, Arzu ve Tuğçe beni alkışlarken kusmamak için midemi ve dudaklarımı tutmak zorunda kalmıştım. İnsan arkadaşlarının aklına uyduğunda ya midesi ya da kendisi berbat oluyormuş; bira ile anlamıştım bunu.
''Helal olsun kızımıza! Sırada tekila var!'' dedi Eren kulağımızın dibinde bağırırken. Sınıftaki herkese bakınmaya başladığımda ağırdan başımın döndüğünü hissetmiştim. Herkes mutlu görünüyordu, kimisi dans ediyor, kimisi bir masayı işgal etmiş birkaç tane alkolü karıştırarak içiyor, kimisi ise hiç tanımadığı kadınlarla ya da erkeklerle konuşuyordu. Her arkadaşımın eğlendiğini görmek beni biraz rahatlatsa da bizimkilere doğru döndüğümde kızların Eren ile tartıştığını fark etmiştim. Onların tartışmasına kulak asmamak adına bir bira daha isteyip bu sefer daha küçük yudumlarla bitirmeye odaklanmıştım.

Tunç

Barda geçirdiğim ikinci saat bitmek üzereyken yalpalanarak yürüyen bir kız dikkatimi çekmişti. İlk başta tanımadığımı düşündüğüm kız, sallanmaya devam ettikçe ve yüzünü göstermeye başlayınca meşhur okul birincimiz Hazan olduğunu algılamıştım. Barda yatağa atmak adına hoşuma giden tek bir kişinin olmamasından dolayı kendimi hafiften alkole verip çakır keyfi olmak adına içmeye devam etmiştim. Öğretmenlerin bazıları kalkıp gitmişken bazıları inatla içmeye devam ediyordu. Yanından kalkıp ani bir içgüdü ile Hazan'ı tutmaya gittim. Bizim okuldan olmadığı açıkça belli olan çocukların üzerine düşmeden önce belinden yakalayıp, ince bedenini sıkıca kavradığımda sarhoş bir gülümseme ile gözlerime bakınmaya başladı.
''Tunç. Hoca! O kadar da korkunç değilsiniz!'' dedi fısıldamak ile bağırmak arasında normal olmayan bir ses tonuyla.
''Ne içtin sen böyle?'' dedim sanki onun ailesi, sevgilisi ya da ağabeyi gibi. Sadece öğretmeni olmama rağmen yaratmış olduğumuz duruş normal değildi. Bedenlerimiz neredeyse birbirine değmek üzerindeyken, sol kolum ile ince belini sıkıca kavramış, yüzlerimiz birkaç dakika içinde öpüşecekmişçesine yakın duruyordu.
''Bira. Sonra tekile ve kalan hepsinden ve bira.''
Onu kucağıma alıp bardan çıkartmak için harekete geçtiğimde arkadaş grubunun uzun bir kahkaha attığını ve Hazan'ın da onlara eşlik edip kahkaha atmaya başladığını işittim. Sesinde uzaklardan gelen bir melodi vardı, bir Cem Adrian şarkısında hissedilmeyi bekleyen ama asla hissedilememiş olan o duygu gibiydi, kusursuz bir melodiydi.

**

Arabamda uyuyakaldığı için kendi evime getirmiştim. Bedeni tüy gibi hafifken, yatağımda dağılmış saçlarıyla, hafif aralık dudaklarıyla fazla güzel görünen bir meleği andırıyordu. Derin bir iç çekerek oturduğum yerden kalkarak üzerimi değiştirmek adına dolabıma doğru yöneldim. Giyinmiş olduklarımı tek tek üzerimden çıkartıp kirli sepetine atarken bacaklarıma geçirmek üzere siyah eşortmanımı elime almıştım.
''Sırta bak be! ''
Duyduğum ses ile arkamı dönerek bakındım. Yatakta doğrulmadan beni izleyen bedeninin bulunduğu konumdan dolayı sütyen askıları ve biraz da olsa çatalı belli oluyordu. Sol kolunu hemen hemen doksan derecelik olan bir açı ile yatağa sabitleyip başını elinin üstüne bırakmıştı. Bedeni kusursuz bir denizkızı gibi yatağı işgal ederken gözlerimi sadece gözlerine odaklı tutmak için kendimi zorlamaya başlamıştım. Aldığım alkol fazla olmasa bile başımı döndürmeye yetecek kadar içmiş ve şımarmaktan asla kaçınmayacak kadar da bahanelerle dolu bir adamdım.
''Uyumanı öneriyorum Hazan!'' dedim otoriter olmaya ve kendimi kontrol etmeye çalışarak. Küçük bir kahkaha atarak yataktan yavaşça doğruldu ve küçük adımlarla karşıma kadar gelmişti. Gözlerini karın kaslarıma kaydırıp, oda sıcaklığından birkaç derece soğuk olan eli ile yavaşça karnıma dokunmaya başlamıştı. Elinin soğukluğu bedenimi titretirken gözlerine bakınmaya devam ettim.
''Uyumazsam ne olacak? Sıfır mı vereceksin? Yoksa benimle birlikte şımarmaya korkuyor musun?'' dedi ve küçük bir kahkaha atıp göğüslerini ortaya çıkartan tişörtünü başından yavaşça çıkarttı. Siyah sutyeni fazla iri olmayan göğüslerini bir kalkan gibi kapatmışken Hazan ellerimi elleri arasına alıp gülmeye devam ediyordu.
''Hadi ama! Okulun en korkunç öğretmeni sevişmekten mi korkuyor yoksa? Komiksin!'' dedi. Damarıma bastığını belli etmek adına onu kendime çekip dudaklarını sömürmeye odaklanmış bir şekilde öpmeye başladım. Bedenlerimi yatağa sertçe attıktan sonra dudaklarını açlıktan çıkmış gibi sömürmeye devam ederken pantolonunun düğmelerini aralayarak bacaklarından ayrılmasına izin verdim.
İki beden de yavaş yavaş çırılçıplak olurken yapmakta olduğum durumun fazlaca tehlikeli ve yanlış olduğunu biliyor olmam, şu an dudaklarım ile keşfetmekte olduğum çıplak bedenden ayrılmama yetecek kadar büyük bir neden değildi. El sürülmemiş bir toprak keşfetmek gibiydi; dokundukça, hissettikçe ve dudaklarımızı birbirine buluşturdukça bedenime sunmuş olduğu hazzı keşfetmek için daha da derinlere ilerleyebiliyordum. Tüm bedeni bedenim ile uyum içinde dans ederken, hafif dolgun dudaklarından döktüğü inlemeler, odadaki en güzel müziği oluşturuyordu.

İkimizin de pili bittiği anda Hazan yavaşça yatağa yığılıp kendini uykunun kollarına teslim etmişti. Ankara soğuğu ile baş etmemesi adına üzerine yorganımı örterken çarşafı kaplayan kırmızı renk ayılmama ve yaptığım pisliğin başıma açacak olduğu belayı hissetmeme neden olmuştu. Lanet olası kız bakireydi ve ben onun bakireliğini almak gibi bir şerefsizlik yapmıştım.

Bölüm Şarkısı: Cem Adrian – Geçecek 

SıfırdanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin