Yorgunluk tüm bedenimi ele geçirdiğinde eve varabilmiştik. O mükemmel öpüşme sahnesinden sonra akrabalar ile fotoğraf çekinmiş, Murat'ın ve Tunç'un amcasının özel isteği üzerine tekrar dans etmiş ve akrabalarla son kez konuşarak veda etmiştik. Tunç arabayı kullanırken birkaç dakikalık gözlerimi dinlendirmiş olsam bile yorgunluk bedenimden çekip gitmemeye karar vermişti. Arabayı park ettikten sonra yorgunca gerinerek Tunç'a bakındım. Yorgunca gözlerime bakınıyordu.
''Fazla mı içtin?'' dedim henüz inmeye bile hazırlanmadan önce.
''Hayır, bu gece nasıl geçecek diye düşünüyordum.''
''Gece bitmedi mi?''
''Düğün bitti, bizim gecemiz şimdi başlıyor.''
''Tunç uyumaktan bahsediyorsun değil mi?''
''Hayır. Sevişmekten bahsediyorum.''
Yanaklarım delicesine yanmaya başladığında gözlerimi gözlerinden ayırarak ellerime odaklamaya başladım. Haklıydı; her evli çiftin yaptığı hayvanlarda çiftleşme insanlarda ise sevişme adı altındaki cinsel tatmin olmayı yapacaktık. Düğün boyunca hiç düşünmemiş olmam ve Tunç ile zaten bir kez sevişmiş olmam her şeyi daha da geriyordu.
''Şey... Ben hazır değilim.''
''Kaçışın yok Hazan, bir buçuk hafta önce kaçtın zaten.''
''Banyoda ki olay mı? ''
''Evet...''
''H-hadi eve gidelim. Ben... Ben yorgunluktan ölüyorum.''
Arabadan çıkarak Tunç'un uzattığı anahtarları aldım ve topuklularımın sessiz sokağı dolduran sesleri ile apartmana girdim. Apartmanın otomatik ışıkları yanmasıyla Tunç apartmana girmiş ve belime tutunarak merdivenleri birlikte çıktık. Kaçışımın olmadığı çok farklı bir dünyaya doğru adımlar atarken ikinci katta, Tunç'un hemen iki yanında oturan komşu kapısını açarak bize bakınmaya başlamıştı.
''Evlendiniz mi sonunda?'' dedi meraklı meraklı. Giymiş olduğu pembeli pijaması ile Tunç'a gülümseyerek bakan suratına hafif kaşlarımı çatarak bakınmaya başlamıştım.
''Evet, size ne?'' dedi Tunç. Kadının şok geçirmesi gerekirken gülümsemeye devam ediyordu adeta.
''Hanım kızımızla gün yaparız Tunç. Neden öyle diyorsun sanki?''
''Karım sizlerle birlikte gün falan yapmaz. Lütfen beni görmezden geldiğiniz gibi onu da görmezden gelin ve kendi başınıza saçma dedikodularınız ile tatmin olun.''
Tunç kadın ile daha fazla konuşma gereği duymadan kilitli kapısını açtı ve eve girdi. Onun arkadaşından eve girerek topukluların verdiği acı ile delicesine inleyerek kapıyı kapatıp tekrar kilitledim. Tunç ceketini çıkartarak yatak odasına doğru ilerlediğinde üzerimdeki gelinliğin fazlaca ağırlaşmaya başladığını hissetmiştim. Topukluların verdiği ıstırap dolu saatlerin ardından ayaklarım delicesine acırken yürümek için kendimi zorlamaya başlamıştım. Tunç hala yatak odasında duruyordu ve kendi kendime sıkıntı yaratmaya başlamıştım. Canımın bu gece fazlaca yanacağı belli olan bir durumdu...
Yatak odasına girdiğimde Tunç'un yarı çıplak bedenini görmem ile yutkundum.
''Hava soğuk, üzerini giyinsene.'' Dedim gelinliğimin eteklerine takılmamak adına hafif yukarıya kaldırırken.
''Sen soyun, ben sonra giyinirim.''
Yutkunarak ona bakındım ve hemen sol koltuk altımda olan fermuarı açarak dolabın içinden fazlaca bol bir kazak aldım ve gelinliğin yarısını çıkartarak üzerime geçirdim. Tunç yavaşça yataktan kalkarak arkama geldi ve kazağın eteklerinden tutarak geri çıkarttı.
''Buna gerek olmayacak bu gece.'' Dedi ve bacaklarımdan kayan gelinliğimi umursamadan beni kucağına alarak yatağa yavaşça yatırdı. Yanaklarım kıpkırmızı olurken Tunç bacaklarımı yavaşça iki yana açarak üzerimdeki yerini aldı. Gözlerimin içine derin derin bakınırken yanaklarım daha da kızararak beni küçük düşürmeye çalışıyordu. Bedenim henüz başlamamış olan maceraya benden daha heyecanlı bir şekilde Tunç' hareketlerine uyum sağlarken dudaklarımı kapatan dudaklar ile gözlerim karanlığa kucak açmıştı. Dudaklarım yumuşak dudaklarla uyumla dans ederken üzerimdeki bedenin elleri yavaşça belimi okşayarak gerginliğimin damla damla yok olmasına neden oluyordu. Şarabın tadı tüm dudaklarımı kaplarken Tunç ellerini yavaşça bacak arama kaydırarak yay gibi gerilmeme neden olmuştu. İç çamaşırım üstünden hissettiğim baskı ile dudaklarımı aralayarak kısık seste bir inlemeyi sessizliğe vururken Tunç dudaklarımızı birbirinden ayırarak boynuma küçük küçük buseler kondurmaya başladı. Parmaklarının ufak hareketleri ile inlemelerimin ardı arkası kesilmezken sutyenimin üstünden göğüslerime ufak öpücüklerine devam ettirmeye başlamıştı. Öpücüklerinin ardı arkası kesilmezken elini bacak aramdan çekerek sutyenimi çıkarttı ve gülümseyerek arkasına atarak göğüs uçlarımı emmeye başladı. Bedenimin ani ruh değişimi ile küçük bir çığlık atarak Tunç'un saçlarının arasına parmaklarımı geçirerek hafifçe çektim.
Tunç intikam almak istermişçesine meme ucumu ısırarak benim küçük çığlığıma bir kere daha kavuşarak göğüslerimi acıtmayacak şekilde sıkarak yoğurmaya başladı. Cennet ile cehennem arasındaki ince yolda minik adımlarla ilerlerken alt, üst ve yan komşuların gece sağlıklı bir uyku çekemeyecek olmalarına üzülmeye baş lamıştım. Tunç göğüslerime yaptığı işkenceleri bir süreliğini bırakarak karnımın üstüne küçük bir buse kondurdu ve küçük bir kahkaha attım.
''Neden gülüyorsun?'' dedi şaşırmışçasına kırmızı olan suratıma bakınarak.
''Gıdıklandım.'' Dedim saçlarının arasındaki parmaklarımla hafifçe okşayarak. Tunç anlayamadığım bir şekilde gülümseyerek tekrar karnımı öptü ve kahkaha atmama neden oldu. İçime doğan deli cesareti ile Tunç'u kendime çekerek dudaklarına küçücük bir öpücük kondurdum ve biraz zorla iterek sırt üstü yatmasını sağlayarak kasıklarının üzerine oturdum.
''Ah sen fazla cesaret dolusun.'' Dedi baldırlarımı yavaşça okşayarak...
''Senin bana yaptıklarını sana yapmak istiyorum. '' dedim ve dudaklarını küçük bir buse kondurarak boynuna bana bıraktığı öpücüklerin aynısını bıraktım. Tunç gülümseyerek her hareketimi dikkatlice izliyor, baldırlarımdaki ellerini daha sağlıksız düşünmeme neden olacak şekilde kalçama doğru ilerletiyordu. Lanet olası karın kasları albenili bir şekilde birkaç küçük öpücük bıraktığımda gıdıklanmamış olmasından dolayı kaşlarımı çatmıştım.
''Gıdıklansana ya!'' dedim karnına hafifçe vurarak.
''Ben gıdıklanmam. '' Kalçamı sıkan ellerle dengemi kaybederek Tunç'un üzerine dört ayak üzerine düşen kediler gibi düşmüştüm. Yüzlerimizin birbirine bu denli yakında olması yanaklarımın eski kırmızılığına kavuşmasına neden olurken iç çamaşırımın kalçamdan aşağıya doğru kayması bedenimin dengesini tamamen yok etmişti.
''Ben... Hazır değilim...'' dedim hafif korkarak. İçimdeki çığlıkların sesi kısılarak Tunç'un bedenimi ele geçirmesine izin vermem gerektiğine dair tezahürat yaparken saçlarımı yavaşça yana çekerek Tunç'un gözlerini daha iyi görmeye çalışmıştım. Gözlerindeki koyuluk daha da koyulaşmışçasına arzu ile dolmuş ve bedeninin beni istediğini her hareketiyle belli ettiği gibi, gözlerinden de okumam zor olmamıştı. Tunç'un giymiş olduğu şortu aklıma gelince kıkırdayarak kasıklarına tekrar oturarak ellerini kalçamdan çektim.
''Bir şartım var... Şortunu ben çıkartacağım...'' dedim hafif ciddileşerek.
''Neden?''
''Şey... Kasların çok güzel...'' Tunç ilk defa kahkaha atarak ellerini bedenimin üstünden çekti. Göğüslerim çıplak bir şekilde doğrularak siyah şortunu yavaşça çıkarttım ve ortaya çıkan mükemmel adonis kası ile iç çektim. ''Gerçekten kasların çok güzel...''
''O zaman artık tamamen benim olabilme vaktin geldi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfırdan
RomanceHiç sıfırdan başlamak zorunda kaldınız mı? Ayaklarınızın üzerinde durmuşken, her şeyi yapabilecek özgürlüğe sahipken birden bire tüm sisteminizi kapatıp, umutsuzca sıfırın gerçek benliğinizi yutmasına izin verdiniz mi? Güzel Sanatlar Üniversitesi...