8

50 5 0
                                    

Sadece beş gün geçmişken, daha önce hiç yorulmadığım kadar yorulduğumu hissetmiştim. Tunç'un arkadaşı Murat ve Leyla ile tanıştığım günün akşamı uzun bir sorguya da babam ve annem tarafından çekilmiş olmam, onlara Tunç'un güzel güzel planlayarak söylediği yalanları sıralayarak midemi alt üst etmiştim. Sabaha karşı uyumayı hedeflediğim o gecede; yapmakta olduğum tablomu tamamlamaya çalışmış, hediye olarak aldığım tabloyu yeni taşınacak olduğum ev için güzelce paketlemiş, boyalara batmış bir şekilde gözlerimi gün ışığına kapattığım sırada Tunç'un araması ile her şey alt üst olmuştu. Ailesi ile konuşmuş ve ailesi de benim ailem gibi ani bir şok ile beni kahvaltıya davet etmişler, Tunç da istifini bozmadan sabahın beşinde beni üç saat sonra alacağına dair aramıştı.
Milyon tane lanet savurarak doğrulduğum sırada uykumun açılması adına kendime kahve yapmış, saçlarımı ev topuzu şeklinde toplayarak ayılmak adına bin bir türlü işe başvurmuş ve mavi, fazlaca bol bir kazak ile siyah, mini kalem eteğimi giyerek aynanın önünde kendimi bulmuştum. Abartılı olmayan sade bir makyaj yaparak siyah, ince kilotlu çorap giyip bara giderken giydiğim topuklu botlarımı ortaya çıkartmış ve annem ile babama haber vererek Tunç'un ailesi ile tanışmak adına kendimi yeni bir maceraya savurmuştum. Annesi ile babası fazla sevimli ve sevgi doluydu...
Annesi ile mutfak toplarken sanat hakkında konuşmak, babası ile kahvaltıda Tunç'un çocukluğunu dinlemek, benim kendimi onlara tanıtmam ve evliliğimizi onaylamaları günün güzel geçeceğine dair büyük bir ışıktı. Annesi ve babasına veda ederken duyduğum küçük burukluk, Tunç'un evine ağırdan taşımaya başladığım eşyalarla birlikte daha da genişlemişti. Hediye olarak aldığım tablo ve odamın yarısını kaplayan resim bölümümün bir kısmını Tunç'un evine getirmiş ve yerleştirmiştik. Bu eve ikinci defa giriyor olmam, inceleme yapmam için büyük bir artı puan olmuştu. Evi normal evlere göre fazla büyüktü – apartmanın sahibi olan adam kendisinin oturmasını hayal ettiği için o şekilde yaptırmış ama oturamadan ölmüş-. Evin genel rengi beyaz ve gri olmasıyla birlikte fazla derli topluydu.
Pazartesi ve Salı günleri evde Alp ile oynayarak, tablomu yaparak ve Çarşamba günü yapılacak olan büyük aile yemeği için hazırlıklarla geçmişti. Tüm ev baştan sona temizlenmiş, beceremediğim o yemekler yapılmış, Tunç'un evine götürecek olduğum her şey tekrar tekrar kontrol edilerek hazırlanmıştı. Odamda bulunan, yüzyıl ressamlarını ve tablolarını ayrıntılı bir şekilde anlatan dergileri, kitapları kolilemiş, Tunç'un yeni yaptırıyor olduğu gardırop için yazlıklarımı bavula koyup son kez kontrolleri yaparak odamın azar azar boşalıyor olmasını görmek küçük bir depresyona girmeme neden olmuştu. Çarşamba gününün sabahında erkenden uyanıp banyo yapmış, Alp'i parka götürmüş, annemin inatla ikinci defa yaptığı temizliğe yardım etmiş, masanın belli bir bölümünü hazırladıktan sonra odama çıkarak kendim için hazırlanmaya koyulmuştum. Omuzları tamamen açık, straplez görünümlü, kolumdan komple dantel işlemeli olup bileklerime kadar bol bir şekilde inen dantel işlemeli, bel hizam itibaren bollaşarak kollarında bulunan dantel işlemesini pastel kırmızı kumaşın üzerinde de aynı kusursuzluğu ile işlenmiş olan elbisemi giyinerek aynanın önündeki görüntüme bakındım. Etek boyu biraz kısa olsa da kuzenim Eftelya'nın getirdiği bileklerimi saran topuklular ile uyumu ise fazla şık duruyordu. Koşar adımlarla mutfağa girdiğimde Eftelya ve annemin oturmuş beni bekliyor olduklarını görmem ile gülümsedim ve dalgalı saçlarımı Eftelya'nın eline bırakarak annemin zorla söylettirdiği şarkı ile gözyaşlarımı bırakmıştım özgürlüğe.

Uzun İnce Bir Yoldayım
Gidiyorum Gündüz Gece
Bilmiyorum Ne Haldeyim
Gidiyorum Gündüz Gece

Dünyaya Geldiğim Anda
Yürüdüm Aynı Zamanda
İki Kapılı Bir Handa
Gidiyorum Gündüz Gece

Uykuda Dahi Yürüyorum
Kalmaya Sebep Arıyorum
Gidenleri Hep Görüyorum
Gidiyorum Gündüz Gece

Kuzenimin söylediği şarkı kalbimin derinlerine gömdüğüm gerçeklik duygusu ile ağlamaya koyulmuştum. Doğduğumdan beri öz annemden çektiklerim, babamın uyuşturucuya âşık olduğu yıllar ve benim korku ile geçirdiğim günler yetmiyormuşçasına sevmediğim, sesinden bile ürktüğüm adam ile evlenecek olmam da var olan gerçekliğin diğer acımasız yönüydü.
Her insanın geçirdiği ve geçireceği acılar vardı hayatta. Yürümesi gereken camlarla dolu bir yolda, eğilmesine bile izin verilmeyeceği ortamlar bulunacak, kuralları görmezden geldiğinde; oyunu yanlış oynadığında kimilerine göre büyük, kimilerine göre de küçük acılar yaşayacaktı. Bende her insan gibi belli yanlış seçimlerle, belli hatalarla acılarımla yüzleşiyor ve yaşamaya çalışıyordum. Kaçışı olmayan gerçeklikleri ise gözyaşları ile karşılıyordum. Kapının çalması ile yarıda kesilen şarkı, yarıda kesilen gerçeklikler ve yarıda kesilen gözyaşlarım ile kendime gelmeye çalışırmışçasına ellerimin tersi ile gözaltlarımı silerek gülümsemeye çalıştım.
Tunç siyah takımı ile babası Ömer amca ile yarışırken, annesi Funda teyze uzun kollu, sarı elbisesi ile güzelliğini ortaya koymuştu. Üçünü de öptükten sonra arkalarından eve giren Murat ve Leyla'yı görmem ile biraz da olsa gerçekçi gülmeye çalışmıştım. Leyla tozpembe elbisesi ve Murat'ın mavi takımı ile kusursuz görünümleri salondaki yerlerini aldığında Tunç beni odama sürükleyerek ağlama nedenimi sorgulamaya koyulmuştu. Ona soğan doğradığım yalanını söyleyerek aileler arasında geçen kusursuz geceyi mükemmel bir şekilde kapatmak adına dua etmeye koyulmuştum.
Ömer amca beni istedikten sonra evi kaplayan sessizlik herkes birbirine bakınmaya başlamıştı. 'Yemek bile yapamayan bu baş belasını verdim gitti.' Diyen babamın ardından herkes kahkahalarla gülerken Tunç'un 'Ciddi misin?' dermişçesine bana bakınıyor olması da geceden arda kalan en güzel anıydı. Gecenin sonu geldiği sırada Tunç anne ve babamdan izin alarak onda kalmamı istemiş ve babam da annemin baskısı ile izin vererek hazırladığım eşyaların yanında sırt çantama attığım pijamalar ile de Tunç'un evinde kalmaya gitmiştim. Getirdiğim dergileri kitaplığa tek tek dizdikten sonra Tunç'u odadan kovarak yanımda getirdiğim gri pijamalarımı giyerek saçlarımı atkuyruğu yapıp salonda müzik dinleyen Tunç'un yanına gitmiştim. Gecenin yorgunluğu bedenimi ağır ağır sararken Tunç'un oturduğu çift kişilik kanepede yanına oturarak yastığa sarıldım.
''Ağlama nedenine inanmadığımın farkındasındır umarım!'' dedi sert bir şekilde. Ona bakınarak derin bir nefes aldım.
''Kuzenim şarkı söyledi ve bende şarkıdan etkilenerek ağladım.''
''Neden yalan söyledin o zaman?''
''Çünkü gecenin kötü geçmesini istemiyordum.''
''Sabah kahvaltıya Murat ve Leyla gelecek. Bu düğün işini kararlaştıracağız ayrıca.''
''Şey ben halay falan çekilmesini istemiyorum, aşırı mantıksız.''
''Ortak kararda olmamız ne kadar güzel. ''
Esneyerek ona bakınmaya devam ettiğim sırada nerede uyuyacağımı düşünmeye başlamıştım.
''Ben nerede uyuyacağım?''
''Yatak odamızda.''
''Sen?''
''Yatak odamızda.''
''Koltukta uyuyamaz mısın?''
''Seni camdan atarım. Git uyu hadi, uyku gözünden akıyor.''

SıfırdanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin