4

52 5 0
                                    

Tunç

İnsanlar belirli beyin kalıplarıyla büyütülür. Eğer bir töre ailesinin soyundan geliyorsa kadının cinsel bir obje olduğunu, namus mevzusuna, kan davasına asarım keserim hareketleri bedenini sarıyordu; eğer zengin bir aileden geliyorsa da paranın sevgiyi bile satın alacağını düşünerek ben kralım havalarında gezinirdi. Eğer ki yıllardır normal bir ailede, normal bir gelirde büyümüş bir çocuksa – benim gibi- ya kendini geliştirmek için adam akıllı okuması gerektiğini, kadın ve erkeğin hatta eşcinsel insanların da eşit olduğunu kavrayarak büyütülür ya da soytarı olmak için dünyaya gelmişçesine hareket etmeye yaşamını adamış gibi büyütülür...
Normal bir ailede büyümüş olmama rağmen bazı geleneklere sadık kalmışımdır küçüklüğümden beri. Bir kadının ilki her zaman kocasına ait olması gerektiği gibi günümüzün yobaz düşüncesine giren nereden geldiği belli olmayan geleneksel düşüncesine de sahiptim. Hiçbir adam kendi ilkini karısına adamak istemezken, evlendikleri kadınların ilkine sahip olmak için can atar, ilki olmadığı zamanda da dünyayı kadına zindan ederlerdi. Karısını döver, işkence eder, aldatır ve susması için öldürmekle tehdit ederlerdi. Karısı konuştuğu zamanda ise öldürür, saçma bir soruşturmada kendini haklı çıkartır ve dünyada huzurla gezinmeye devam ederlerdi.
Bir kadına fiziksel hiçbir şiddet girişiminde bulunmadım, bulunmazdım da; kadın da insandı ve ona fiziksel bir şiddet göstermek anneme el kaldırmak kadar boktan bir durumdu. Fakat bakirelik meselesi benim için fazlaca önemliydi; ergenliğimin ortalarından beri hiçbir bakire kız ile ilişkiye girmemiş ve bilseydim yine girmezdim. Hazan Mumcu... Hayatımda kendi kararlarımı sorgulatan ikinci kadın, karar vermem gereken bir olaya sürükleyen ise ilk kadın olmuştu birkaç dakika içinde. Gecenin ikisinde telefonumu elime alıp tuşladığım numara ile derin bir nefes aldım.
''Allah belanı vermesin Tunç! Bu saatte hangi insan aranır?'' diye işittiğim uyku dolu ses ile derin bir nefes aldım. Murat'ın uykuya aç sesi kulaklarıma ağır bir işkence ediyor olsa da konuya direk girmenin en sağlıklı yol olduğunu hissetmiştim.
''Bakire bir kızla ilişkiye girdim ve kız öğrencim.'' Dedim ve uzun dakikalar boyunca yaratıcı küfürler ile Türk Marşı'nın sesini kulaklarımda hissetmeye başladım. Murat lise arkadaşım, yoldaşım, sırdaşım ve beynimdir... Her sırrımı bilir ve arada kaldığım konularda akıl verirdi. Karısı ve kardeşim olarak gördüğüm Leyla ile evlendikleri zaman ikinci bir aileye sahip olduğumu hissetmiştim.
''...Ne yapacaksın?'' diye işittiğim ses ile Türk Marşı'na veda etmiştim.
''Benim düşüncelerimi biliyorsun Murat ama bu doğru değil. İnsan sevdiği ile evli olmalıdır...''
''Bunu düşünemedin mi kız ile yiyişirken?''
''Kafam az da olsa güzeldi oğlum. ''
''O zaman kız uyandığında ona düşüncelerini anlatacak ve en kısa süre içinde de kızı istemeye gidin.''
''Sağ ol ya, çok rahatlattın beni!''
''Ne yapayım? Yanına mı geleyim? Leyla beni gebertir bu saate dışarı çıkarsam!''
''Hanımcılık mı kazanıyor? ''
''Benim hanım çoktan kazandı bile. Git ve kızın uyanmasını bekle! Ben geri karımın kollarına döneceğim.''
''Tamam be! Kapat!''

Telefonun kapanması ile derin bir nefes alarak yatak odama ilerledim. Yatakta huzurla uyuyan, uykusunda bile güzel görünen kadına bakınmaya başladım. Göz kapakları ağır bir şekilde titriyor, dudakları azıcık bir aralıkla pembeliğini koruyordu. Teni normalden daha beyaz bir şekilde gözlerimi süslerken başıma aldığım en büyük belayı yatağımın çaprazındaki koltuktan izlemeye koyulmuştum.

Hazan

Güneş kış aylarında olmamıza rağmen yakıcı bir şekilde suratımı okşarken, kasıklarımda ve belimde hissettiğim hafifçe bedenimi saran sancı ile gözlerimi parıltılılarla dolu olan odaya doğru açtım. Bembeyaz duvarlar odanın içine tutulmuş yüksel voltlu lambalar gibi aydınlığı bedenime kazırken, yatmakta olduğum yatağın garip yumuşaklığı bedenime küçük bir korku yaymaya başlamıştı. Pencerenin hemen solundan başlayan ve duvarın dibine kadar ilerleyen açık kahve tonlarında kıyafet dolabının yabancılığı ile uyku sersemi halimden iz kalmayacak bir şekilde doğruldum. Karşımda duvara monte edilmiş ve ağzına kadar dolu olan rafların altında beyaz ve üzeri biraz dağınık masa beni karşılamıştı. Hemen sağ tarafımda bulunan kapının ağzına kadar ilerlemiş, tavana kadar uzanan beyaz kitaplık ve onun farklı türden kitaplarla dolu olması ise aklımı başımdan almıştı. Kısa bir öksürük sesi duyduğumda kalbim yerinden çıkacakmışçasına atmaya başlamıştı. Bardan nasıl çıktığımı bile hatırlamıyor oluşum şu an ki iğrenç durumu daha da kötü yapıyordu.
''Hazan!''

Duyduğum ses ile yerimden sıçramıştım. Yatağın tam çaprazında, açık kahve tonlarında bir koltukta oturan Tunç hocayı görmem ile gözlerim yerinden fırlayacak gibi olmuştu.
''H-hocam!'' dedim ama kımıldamama engel olan bir sancı ile karnımı tutmam peş peşe gelişen olaylardandı. Çıplaktım, yatakta kan vardı ve Tunç hoca karşımda ciddi bir şekilde duruyordu. Kasıklarıma ve belime saplanan ağrıların vücuduma yarattığı etki ile çıplak olmamı karşılaştırınca hangisinin daha kötü olduğunu bulamıyordum. Yatakta neden kan vardı?
''Kana bakıp durma! Dün akşam seviştik ve o yüzden yatakta kan var. Ayrıca o yüzden de sancın var ve o yüzden de çıplaksın!'' dedi suçlarmışçasına. Hiçbir şey hatırlamıyor olmanın verdiği rahatsızlık bedenimi bir çarşaf gibi sararken Tunç hocanın gözlerine bakındım. Siyaha çalan gözlerinden hiçbir duygu okunmuyordu.
''Sana her şeyi bir kere anlatacağım ve sonra vereceğimiz kararı tartışmasız bir halde ortaya koyacağım. Dün sarhoş olduğun için seni evime getirdim ve benim de kafamın fazlaca güzel olmasından ayrıca da senin de fazlaca istekli olmandan dolayı biz seviştik...''
''H-hocam bunların hepsini silip atabilirim aklımdan. M-merak etme-''
''Sözümü kesme! Benim kendi hayatımda bir temel var ve o da; her kadının ilkini kocası ile paylaşması. Senin bakireliğini ise ben aldım ve bu yüzden seninle evleneceğim.''
''NE? Hocam ne dediğinizin farkında mısınız? Ben âşık olmadığım bir adamla evlenmek istemiyorum. ''
''Bende sana meraklı değilim ama gece boyunca bunu düşündüm. Benim için ve senin için en iyisi bu.''
''Aileme ne diyeceğim? 'Baba bu benim ana dersliğimin hocası ve dün akşam onunla yattım, bugün de evlenme kararı aldım' mı? Okulum ne olacak?''
''Bir sakin olursan anlatacağım kalan şeyleri de! Ailene iki yıldır sevgili olduğumuzun ama artık ayrı yaşamak istemediğimizin yalanını söyleyeceğiz. Daha önce açıklamama sebebimize de okuldan kaynaklandığını söyleyeceğiz. Bende kendi aileme aynı yalanı söyleyeceğim ve bu bir aylık tatil süresinde tüm evlilik olaylarını bitireceğiz. Okulun ise; kimsenin evlendiğimizi öğrenmesini istemiyorum. Sabah sen kendi başına, ben kendi başıma gideceğiz ve akşamları da aynı şekilde devam edecek.''
''Ben... ''
''Yobaz bir adam değilim Hazan. Sadece bu konuda aşırı hassasım. Senin hayatındaki hiçbir düzene karışmayacağım, sadece sen de bu evde yaşayacaksın.''
''Sevmediğim bir adamla evli olacağım... Bu... Bu aşırı saçma.''
''Biliyorum. Hazırlansan iyi edersin, ailenle konuşmaya gitmemiz gerekiyor.''
''Babam sizi öldürür ve sonra da beni öldürür.''

Tunç hoca hiçbir şey demeden dolabını açıp üzerine giymek üzere kıyafet seçmeye başlamıştı. Sessizlik bedenime hücum ederken bir gece boyunca hocamın düşündüğü şeyleri gözden geçirmeye başladım. İçlerinden en ama en iğrenci aileme yalan söyleyecek olmam ve bu yalanı sürekli bir şekilde devam ederek hayatım boyunca yapmaktan korktuğum yapmacıklığı ve sahtekârlığı aileme karşı yapacaktım. Onların gözlerinin içine bakarak söylediğim yalanlarla kandıracak ve mutlu rolü yapmak için kendimi zorlayacaktım. Yıllar sonra bağ kurduğum ailemden uzaklaşarak yabancı bir adam ile birlikte kalacaktım.
Tunç hocanın planları kusursuzdu belki ama kalbimin bunu kabul edemeyeceğini biliyordum. Onunla yatmış olmam, içki içmem ve hatta o partide bulunmam bile tamamen yanlışlarla dolu olan bir gerçeklikti. Yavaşça ayağa kalkıp çevreye yayılmış olan kıyafetlerimi toparladım ve giyinmeye koyuldum, bedenimin izlenmediğinden emin olduktan sonra da derin bir nefes alarak suratımdaki dağılmış makyajı silmeye koyuldum. Aşırı rahattı...
Sanki her gün aynı şeyi yapıyormuşçasına rahatça hareket ediyor ve hiçbir gerginlik belirtisi göstermiyordu.
''Hocam...''
''Tunç demen yeterli Hazan, okul dışında hocam demen itici hissettiriyor.'' Dedi sözümü tekrar keserek.
''Pekala, bu konuda ne kadar ciddisiniz?''
''Sana kararımın kesin olduğunu daha nasıl belli etmem gerekiyor. Benimle evleneceksin! Bu kadar!''
''Bana ters ters konuşmanıza gerek yok.''
''O zaman sen de her dediğimi otuz kez tekrarlatma bana. Ne sorun varsa sor!''
''Benim odamın yarısını kaplayan bir resim atölyem vardı, evlendikten sonra ben nerede resim yapacağım?'' dedim aklıma ilk gelen saçma soruyu yönelterek.
''Evimde iki odam boş, birini kullanabilirsin. Bu arada para gibi saçma konuları sıkıntı etmeni istemiyorum, evlendiğimiz anda sana bakmak benim görevimdir.''
''Senin bakımına ihtiyacım yok ki, ailem yeterince yardımda bulunuyor zaten.''
''Evlendikten sonra bulunacaklarını sanıyorsun... Neyse. Hazırsan gidelim artık.''

Küçük ama büyük yalanımızı söylemek ve oyunumuzdaki rollerimize bürünmek adına yola koyulduğumuzda kendimden nefret etmeye başladım. Bu hayattaki en kötü evlat olma yolunda mükemmel adımlarımla birlikte güzel bir yalanı da yola çıkartmıştım...

Bölüm şarkısı: Jacy – Sebebisin 

SıfırdanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin