selam gençlik. biliyorum uzun zamandır bölüm yayınlayamıyorum ama vizelerimle uğraşıyorum. lütfen biraz anlayışlı olun. ve bundan sonra bölümler haftada bir olmak üzere pazar günleri gelecek. yorumlarını ve vote larını eksik etmeyen bütün okuyucularıma teşekkür ediyorum. hepiniz seviliyorsunuz... iyi okumalar :))
**********************
Arkamı döndüğümde o da bize yaklaşmaya başladı.
''Merhaba.''
''Merhaba. İstanbulda olduğunu sanıyordum.'' dedim bir kaşımı kaldırarak. Önce gülümsedi ama bu yapmacık değil içten gelen bir gülümsemeydi.
''Ne tesadüf ki ben de senin için öyle düşünmüştüm. ''dedi. Emre hala bir şey anlamamış gibi bakıyordu. Ona doğru dönerek:
''Tanıştırayım Serbay bey benim İstanbulda sık sık gittiğim kafenin sahibi. Beni buraya sürükleyen ve en yakın arkadaşımın sevgilisi Emre.''
Serbay elini kibarca uzattığında Emre de bekletmeden karşılık verdi ve el sıkıştılar. Serbay açısından bir sorun olmasa da Emre’nin gözlerinde anlamlandıramadığım bir bakış gördüğüme yemin edebilirdim. Ama kısa süre sonra yüzüne yumuşak bir gülümseme yerleştirip kolunu bana uzattı ve
‘’Gidelim mi?’’ dedi.
‘’Olur’’ diyerek koluna girdim ve Serbay’a özür dilercesine baktıktan sonra uzaklaştım. Emre’nin tanıdıklarıyla dolu bir masaya oturduk. Şansa(!) bakın ki tam da iki kişilik yer vardı. Sağ tarafımdaki kokoş kadın evet kokoş diyorum her yeri tüylerle kaplıydı ve sanki az sonra bir gazinoda sahne alacakmış gibi bir havası vardı. Beni baştan aşağı süzdü ve suratından farklı ifadeler geçti: kıskançlık gençliğimi kıskanmış olabilir. Beğenmeme yanına yakıştıramadı heralde. Ah hadi ama Emre fazlasıyla yakışıklı kabul ediyorum ama ben de çirkin sayılmam ki. Ve anlamlandıramadığım bir sürü duygu.
Sıkıntıyla Emre’ye baktığımda hararetli bir tartışmanın içinde olduğunu gördüm ve yemeğime döndüm ki zaten şu an yapabileceğim tek şey tıkınmaktı. Yanımdaki kadın bana dönerek:
‘’Ah canım yavaş ye yoksa kilo alırsın.’’ Dedi göz kırparak. Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Sana ne be kadın. İnsan kıskançlığını bu kadar da belli etmez ki canım. Neyse ki cankurtaranım imdadıma yetişti ve :
‘’Selma hanım Derin yiyerek zayıflayanlardan. Ne yese kilo almaz o siz rahat olun.’’ Dedi ve sonra adının Selma olduğunu öğrendiğim kadın gibi göz kırptı. Yaptığının benim için ne kadar önemli olduğunu göstermek için masa altından elini tuttum ve sıktığımda o da anında karşılık verdi.
‘’Aman be abi sevgiline laf da söyletmiyorsun yani.’’ Diyen genç iş adamını duyduğumda öksürük krizine girdim ve hemen yanımdaki suyu içmeye başladım.
‘’Yok be Cem Derin benim kardeşim sayılır. Benim sevdiğim kadın Türkiyede şu an’’ dedi özlemle.
Emre bunları söylerken iki şey dikkatimi çekti: Birincisi Selma’nın kızı Emre ile sevgili olmadığımızı duyduğunda gözlerinden bir parıltı geçti ama hemen sonraki cümlede sevgilisinden bahsettiğinde hayallerinin suya düştüğüne hayatım üzerine bahse girebilirdim. İkincisi ise Cem sevgilim olmadığını duyduğunda dudaklarına sinsi bir sırıtış yerleştirerek bana bakmaya başlamıştı.
Bir şey olmaz herhalde değil mi? Yok ya olmaz olmaz. Bu ortam beni o kadar kastı ki makyaj tazeleme bahanesiyle masadan kalkarken Emre’ye dudak hareketlerimle lavabo dediğimde o da başıı aşağı yukarı salladı. Lavaboda boş boş üç beş dakika oyalandıktan sonra kapıdan çıktım ve koridorda Cem’i gördüm. Yanından geçerken kolumdan tuttu ve:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin'de Aşk
RomantikAşk... herkesin bulmak istediği bir duygu, yaşamak istediği.. peki ya yanlış kişiye aşık olursan hissedeceklerin. Bunu hiç düşündün mü? Ya da aşık olduğun kişiyi kaybedersen olacaklar? Ben bu düşünceleri onu gördüğüm andan itibaren kafamdan attım ve...