Medya: Ateş Kandemir
"Arya! Uyandın mı kızım?" Annem aşağıdan bağırdığında, yatakta sağa döndüm. Gözlerimi daha sıkı kapatıp, "Uyanmadım anne! Uyuyorum hâlâ!" diye seslendim.
"Getirtme beni oraya! Kalk hadi, daha kahvaltı yapmadın! Okulun ilk gününden geç kalmak istiyorsun galiba."
Oflayarak üstümdeki pikeyi açtım ve bir süre sırtüstü yatakta yattım. Annem tekrar seslendiğinde artık kalkmam gerektiğini anladım. Yatakta yarım yamalak doğrulup baş ağrımı gidermek için şakaklarımı ovuşturdum. Dün gece, yaz tatilinin son günü olduğu için semtteki yaşıtım birkaç kızla dışarı çıkmış ve gece yarısına kadar doyasıya eğlenmiştik. Her gününü barlarda geçiren tiplerden değildim fakat ara ara kafa dağıtmak için gittiğim oluyordu. Annemle babam dün gece halamlarla beraber yemeğe gittikleri ve eve benden daha geç geldikleri için gece dışarı çıktığımı bilmiyorlardı.
Baş ağrımı umursamamaya çalışarak ayağa kalktım. Fakat birden ayağa kalkmak başımı döndürdüğü için ayağa kalktığım gibi geri yatağa oturdum. Şakaklarımı tekrar ovuşturmaya başlarken, "Keşke o kadar içmeseydim," diye mırıldandım kendi kendime.
Yavaşça ayağa kalktım ve giysi dolabımın karşısına geçtim. Dolaptan bir tane siyah kot pantolon ve siyah, beyaz çizgili bir tişört çıkarıp giydim. Üzerime de siyah bir hırka giydim. Çıkardığım kıyafetleri katlama gibi bir huyum olmadığı için yatağımın üzerine katlamadan koydum. Annem bu huyumdan hep şikayet ederdi fakat ben değişmezdim. Değişmeye de niyetim yoktu.
Makyaj masamın karşısına geçip çok koyu olmayan tonlarda, hafif bir makyaj yaptım. Göz altlarımdaki korkunç şişlikleri gidermek için gereğinden fazla göz altı kapatıcısı sürmüştüm.
İşimi bitirdiğimde sandalyeden kalktım ve fuşya renkli küçük sırt çantamı elime alıp içine küçük boy bir defter, test kitabı ve kalemliğimi koydum. Ardından çantamı tek omzuma takıp odamdan çıktım ve hızlı adımlarla merdivenlerden aşağı inip yemek odasına geçtim. Omzuma taktığım çantamı oturduğum sandalyenin kenarına astıktan sonra, "Günaydın," dedim gülümseyerek.
"Günaydın meleğim," dedi babam tabağındaki omleti bıçakla keserken.
"Günaydın kuzum," dedi annem bardağıma çay koyarken. Annem çayımı koyup tekrar yerine oturduktan sonra çatalımla tabağıma masadaki kahvaltılıklardan koydum.
Ağzıma attığım salatalığı ağır ağır çiğnerken, ''Bu akşam işin var mı Tuğba?'' diye sordu babam anneme.
Annem çayından bir yudum alıp yuttuktan sonra bardağını sessizce masaya koyup babama döndü. ''Yok da, ne oldu ki?''
''Hani sana bizim hastaneye İngiltere'den yeni bir doktor geldi demiştim ya, bizi bu akşam ailecek yemeğe davet ettiler. İşiniz yoksa gidelim diyecektim,'' dedi babam, son cümlesinde bir anneme bir bana bakarken.
''Bana uyar,'' dedi annem. Ardından ikisi birden neredeyse aynı anda bana döndüler. Tam ağzımı açıp itiraz edecektim ki, ''İtiraz istemiyorum, sen de geliyorsun küçük hanım. Zaten dün de gelmedin bizimle beraber,'' diyerek kelimelerimi yutmama neden oldu babam. Babamın inadı inat olduğundan dolayı üstelemek yerine istemeyerek de olsa kabul ettim ve kahvaltımı yapmaya devam ettim.
Tabağımdakiler bittiğinde ayağa kalktım. Çantamı sağ omzuma takarken, ''Ben gidiyorum,'' dedim. Babam da ayaklanıp, ''Ben bırakayım mı seni bugün kızım?'' dedi. Olur dercesine başımı aşağı yukarı salladıktan sonra hep birlikte yemek odasından çıktık. Evimiz okuluma fazla uzak olmadığından dolayı genelde yürüyerek gitmeyi tercih ederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Odun
Teen Fiction"Eğer bir daha bana odun dersen..." diye fısıldadı dişlerinin arasından. "Külahları değişiriz." "Bence ben sana odunla ilgili bir lakap bulayım ya," dedim onu duymayarak. Ardından bir süre düşünür gibi yaptım. "Buldum!" dedim sevinmiş gibi yaparak...