18 Şubat, Cuma...
Medya: Raviş - Güzel Kadın
Aylar su gibi akıp geçmişti. Sınavları ne ara yaptığımızı, hiç istemeyerek sınavlara ne ara çalıştığımı anlamamıştım. Hatta on beş tatilin bile nasıl geçtiğini anlamamıştım. Sanki tatil on beş gün gibi değil de, on beş saat gibi gelmişti. Şimdiyse haftanın son günü okula gitmek için üzerimi değiştiriyordum.
Üzerimi giyindikten sonra esneyerek odamdaki balkona çıktım. Kapıyı arkamdan kapattıktan sonra ağaçlardaki ve hâlâ yağmakta olan karı izlemeye başladım. Her yerin kar olmasına rağmen okulları tatil etmemişlerdi. Bu yüzden çok sinirliydim. Sabahın sekizinde sıcacık yatağımdan kalkıp buz gibi havaya çıkıyordum. Ama bu şartları bulamayan öğrenciler olduğu aklıma gelince hâlime şükrediyordum.
Arkamı dönüp kapıyı açtıktan sonra sıcacık odama girdim. Elime siyah montumu ve sırt çantamı aldıktan sonra odadan çıktım ve mutfağa girdim. Annemle babam masaya oturmuş kahvaltı yapıyorlardı.
Gülümseyerek, "Günaydın," dedim ve annemin karşısındaki boş sandalyeye oturdum.
"Günaydın," dedi ikisi de gülümseyerek. Masanın ortasına koyulmuş tabağın içindeki yedi sekiz tane krebin içinden bir tane aldım ve önümdeki tabağa koydum. Krebe biraz çikolata sürdükten sonra dürüm şekline getirdim. Krebi elime alıp birazını ısırdım.
"Bugün hava çok soğuk," dedi babam. "Sıkı giyin kızım." Kafamı onaylar gibi salladıktan sonra babam devam etti. "Okula ben götüreceğim bugün seni. Her yer buz tutmuştur şimdi. Eh, senin de ne kadar sakar bir insan olduğunu düşünürsek, düşüp bir yerlerini kırma ihtimalin çok yüksek."
Annemle babam gülüşürken ağzımdaki lokmayı yuttum ve krepten bir parça daha ısırdım. Ağzımdaki lokmayı çiğnerken, "Aşk olsun ama ya!" dedim.
"Tamam tamam," dedi annem. "Oyalanmayın bakalım. Geç kalacağız."
Hepimiz kahvaltımızı bitirdiğimizde evden çıktık ve babamın arabasına bindik. Annem babamın yanındaki yolcu koltuğuna, ben de arkaya oturmuştum. Babam arabayı benim okuluma doğru sürmeye başladığında, "Anne," dedim.
"Söyle kuzum," dedi annem.
"Bu akşam Ayşe Sultan'la birlikte fırında tavuk yapsanıza." Annem gülerek arkasını döndü ve, "O nereden çıktı şimdi?" dedi.
"Canım çekti."
"Evet ya," diyerek bana destek oldu babam. "Bayağıdır yapmıyorsunuz şöyle güzel yemekler." Annem şaşkınca babama döndü ve, "Güzel yemekler yapmıyoruz, öyle mi?" dedi hafif sinirli bir şekilde.
"Onu demek istemedim Tuğba," diyerek durumu düzeltmeye çalıştı babam. "Yani son zamanlarda hep sebzeli yemekler yapıyorsunuz. Biraz etli, tavuklu bir şeyler yapın yahu!"
"Sağlıklı beslenelim diye yapıyoruz sebzeli yemekleri," dedi annem. "Neyse, bugün sizin dediğiniz olsun." Babam eline vurmam için arkaya doğru uzattı. Zafer kazanmış gibi gülümseyerek eline vurduğumda annem, "Şunlara bak, şunlara," dedi. "Ayıp ayıp!"
Babam okulumun önünde durduğunda ikisini de yanaklarından öptüm. "İyi dersler kızım," dedi babam.
"Dikkat et kendine," dedi annem.
"Tamam," dedim gülümseyerek. "Görüşürüz." Arabadan indikten sonra onlar yollarına devam ettiler. Ben de vakit kaybetmeden kendimi okulun sıcak koridorlarına attım. Fazla kalabalık olmayan kantine girdim ve sıcak bir kahve aldım.
Tam kantinciye kahvenin parasını uzatacakken tanıdık bir erkek sesinin, "Arkadaşın kahvesinin parasını buradan alın," dediğini duydum. Kafamı sola çevirdiğimde Ateş'i gördüm. "Bir de tost lütfen," diye sözlerine devam etti. Kantinci abla kafasını salladıktan sonra Ateş'in elindeki yirmi lirayı aldı ve arkasını döndü. Birkaç saniye sonra elindeki beş lirayla bize döndü ve elindeki kağıt parayı Ateş'e uzattı. Ateş gülümseyerek kadının elindeki parayı aldı ve siyah montunun cebine koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Odun
Teen Fiction"Eğer bir daha bana odun dersen..." diye fısıldadı dişlerinin arasından. "Külahları değişiriz." "Bence ben sana odunla ilgili bir lakap bulayım ya," dedim onu duymayarak. Ardından bir süre düşünür gibi yaptım. "Buldum!" dedim sevinmiş gibi yaparak...