Ateş Kandemir...
Sabah uyandığımda başımda müthiş bir ağrı ve ağzımda iğrenç bir tat vardı. Yüzümü buruşturup kollarımın üzerinde doğrulduktan sonra kafamı geriye atıp gözlerimi kapattım ve bir süre öyle durdum. Sonunda yatağın üzerinde bağdaş kurarak oturduktan sonra şakaklarımı ovmaya başladım. Dün gece ne olduğunu hiçbir şekilde hatırlamıyordum. Büyük ihtimalle sarhoş falan olmuştum.
Tam tekrar uyumak için yatağa uzanacaktım ki bugünün cuma olduğu, yani okul günü olduğu aklıma geldi. Üzerimdeki pikeyi hızlı hareketlerle açtıktan sonra ayağa kalktım ve telefonumu alıp saate baktım. 11.27 olmuştu. Okula bayağı geç kalmıştım.
Gamze'den gelen mesajları umursamayarak telefonu kapattım ve eşofmanımın cebine koyduktan sonra odamdan çıkıp tuvalete gittim. İşlerimi bittirdikten sonra aşağı inip mutfağa geçtim. Bir şeyler atıştırmak için buzdolabını açacağım sırada buzdolabının üzerinde sarı, küçük bir not kağıdı gördüm. Kaşlarım çatık bir şekilde not kağıdını elime aldım ve üzerinde yazan yazıyı okumaya başladım. Annemin el yazısına benziyordu.
Hadi yine iyisin, gitmedin okula. Ben Tuğba'yla dışarı çıkıyorum, baban da hastaneye gitti. Buzdolabında sigara böreği var. Isıtıp yersin. Seni çok seviyorum oğluşummm!
Gülerek elimdeki kağıdı buruşturup çöp kutusuna attıktan sonra buzdolabını açtım ve sigara böreği dolu tabağı çıkardım. Tabağı mikrodalgaya koyarken telefonum çalmaya başladı. Mikrodalganın kapağını kapattıktan sonra cebimden telefonumu çıkardım ve kimin aradığına baktım. Tabii ki Gamze arıyordu.
İstemeyerek parmağımı yeşil ekranda kaydırdım ve telefonu kulağıma götürdüm. Götürmemle beraber Gamze'nin bağırışını duydum.
"Neredesin sen? Niye mesajlarımı gördüğün hâlde cevap vermiyorsun? Dünden beri kaç kere mesaj attım. Nasıl merak ettim seni haberin var mı? Hem niye bugün okula gelmedin sen?"
Gamze'nin azarlaması bittiğinde gözlerimi devirerek, "Sana da selam Gamze," dedim.
"Neredesin dedim Ateş!"
"Evdeyim, nerede olacağım Gamze?" dedim bezmiş bir şekilde.
"Niye gelmedin okula?" dedi tekrar. "Hasta mısın?"
"Hayır, sadece uyanamadım, o kadar," dedim mikrodalganın içinden tabağı çıkarırken.
"Neden gördüğün hâlde mesajlarıma cevap vermedin?" diye başka bir soru sordu.
"İşim vardı," dedim elimdeki tabağı masaya koyarken.
"Hiç işin bitmedi mi Ateş?"
Sakinleşmek ister gibi gözlerimi kapattıktan sonra, "Gamze," dedim. "Ya hesap sormayı bitir, ya da telefonu kapatıyorum."
"Tamam ya," dedi. "Sinirlenme hemen aşkım." Bana böyle sevgi sözcükleri kullanması hem canımı yakıyor, hem de kendimi suçlu hissetmemi sağlıyordu.
Ben derin bir nefes alırken, "Okul çıkışı gidecek miyiz?" dedi.
"Nereye?" dedim börekten bir ısırık alırken.
Gamze, "Çiftliğe gidecektik ya," dediğinde gözlerimi lanet okurcasına yumdum. Çiftliğe gideceğimizi tamamen unutmuştum. "Unuttun mu yoksa?"
"Yok canım, tabii ki unutmadım." dedim ağzımdaki parçayı çiğnerken. "Hafta sonu orada kalacağız ya, babanın haberi var değil mi?"
"Var var," dedi heyecanla.
Ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonra, "Pekâlâ," dedim. "O zaman sen okul çıkışı eve git, hazırlan. Ben de seni almaya gelirim, oradan da gideriz. Tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Odun
Teen Fiction"Eğer bir daha bana odun dersen..." diye fısıldadı dişlerinin arasından. "Külahları değişiriz." "Bence ben sana odunla ilgili bir lakap bulayım ya," dedim onu duymayarak. Ardından bir süre düşünür gibi yaptım. "Buldum!" dedim sevinmiş gibi yaparak...