Saat sabah beşe doğru gelirken Sinan Amca'nın odasından çıktım ve kafeteryaya indim. Birkaç hasta yakını olduklarını düşündüğüm kişi dışında kimse yoktu. Bir tane kahve aldım ve masalardan birine oturdum. Kahveden bir yudum aldıktan sonra masanın üzerine koydum. Fazlasıyla uykum geldiği için gözlerim kapanıyordu.
"Uykun mu geldi cadı?" Duyduğum tanıdık erkek sesiyle kapattığım gözümü açtım. Karşımda sandalyeye yerleşen Ateş'i görünce masaya yattım.
"Şuraya bir tane yastık getirsen uyuyacak durumdayım," dedim gözlerimi kapattıktan sonra. Ateş'in güldüğünü duydum. Bir süre öyle durdum. Ardından kafamı kaldırdım ve masaya koyduğum kahve bardağını Ateş'e uzattım. Hiç kahve içecek durumda değildim. Boşuna para vermiştim.
"Ne?" dedi Ateş anlamamış bir şekilde.
"Hiç içecek hâlim yok," dedim. "Sen iç de bari verdiğim para boşa gitmesin." Ateş bardağı elimden aldıktan sonra bardağı dudaklarına götürdü ve kahveden bir yudum içti.
"Uyandı mı Başak Teyze?" diye sordum gözlerini ovalarken.
"Uyanmadı daha," dedi. Ellerimi gözlerimden çektim ve gözlerimi kapattıp kafamı geriye attım.
"Öleceğim uykusuzluktan!" diye mırıldandım.
"Çocuklar!" Arkadan babamın sesini duyduğumda gözlerimi açıp sesin geldiği yöne baktığımda babamın bizim olduğumuz masaya doğru yürüdüğünü gördüm. Görev başında olduğu için üzerinde beyaz bir önlük ve boynunda steteskop vardı.
Babam yanımıza geldiğinde, "Bir şey mi oldu baba?" dedim.
"Evet," dedi babam korkuyla.
"Ne oldu Murat Amca?" diye telaşla ayağa kalktı Ateş. "Anneme bir şey mi oldu?" Babam bir bana bir Ateş'e baktı. Ardından gözlerini Ateş'e sabitledi. Yüzündeki korku yerini gülümsemeye bırakırken ne olduğunu çözememiştim.
"Annen uyandı," dedi babam Ateş'e. Ateş gülerek babama sarıldı.
"Gözün aydın," dedi babam gülerek Ateş'in sırtına iki kere vurduktan sonra. Ateş ondan ayrılıp koşarak kafeteryadan çıktı.
Gözüm masanın üzerindeki kahveye kaydı. Uzanıp kahveyi elime aldıktan sonra ayağa kalktım.
"Uykun geldi değil mi?" dedi babam. Kafamı aşağı yukarı sallarken gözlerim kapalıydı. Gözlerimi araladığımda babamın gülümseyen yüzüyle karşılaştım.
Babam kolunu girmem için uzatırken, "Gel bakalım," dedi. Memnuniyetle babamın koluna girdikten sonra babamla beraber Başak Teyze'nin odasına gittik.
Odaya girdiğimizde Ateş'in, Başak Teyze'nin ayak ucuna oturduğunu ve sol elini ellerinin arasına almış olduğunu gördüm. Sinan Amca koltukta oturuyor, annem de Başak Teyze'nin baş ucundaki sandalyede oturuyordu.
Elimdeki kahve bardağını masanın üzerine koyduktan sonra, "Günaydınlar efendim, günaydınlar," diyerek Başak Teyze'nin yanına gittim gülümseyerek. Sağ kolu kırık olduğu için alçıya almışlardı. "Biraz fazla uyudunuz sanki." Başak Teyze vücudundaki acının izin verdiği kadar güldü. Normalde olsa kuvvetli bir kahkaha patlatmıştı.
"Korkuttun bizi anne," dedi Ateş. Başak Teyze bir şey söylemek yerine Ateş'in yüzüne baktı gülümseyerek. Ardından gözleri koltukta oturan kocasına kaydı.
"Birileri pek korkmuşa benzemiyor," diye mırıldandı Başak Teyze tripli bir ses tonuyla. Şu durumda bile laf sokabiliyordu.
Başak Teyze başka yere bakmasına rağmen Sinan Amca söylediği cümlenin kendisine olduğunu anladı. Kahkaha atarak oturduğu yerden kalktı ve Başak Teyze'nin yanına doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Odun
Teen Fiction"Eğer bir daha bana odun dersen..." diye fısıldadı dişlerinin arasından. "Külahları değişiriz." "Bence ben sana odunla ilgili bir lakap bulayım ya," dedim onu duymayarak. Ardından bir süre düşünür gibi yaptım. "Buldum!" dedim sevinmiş gibi yaparak...