Birkaç saniye ne yapacağımı bilemez bir hâlde, olduğum yerde öylece durup öğrencilerin çığlıklarını dinledim. Bedenim ve beynim sanki uyuşmuş gibiydi. Ne yapacağımı bilmiyordum.
Sonunda kendime geldiğimde kapıya doğru yöneldim ve açmaya çalıştım. Ama kapı sıkıştığı için açılmıyordu.
"Allah kahretsin!" dedim öksürüklerimin arasından kapıyı açmaya zorlarken. Birkaç kere daha açmayı denemiştim ama açılmamıştı. Açamayacağımı anladığımda kapıya vurmaya başladım. "Yardım edin!" Korkudan bacaklarım ve ellerim titriyordu. Çığlık sesleri kesildiğinde herkesin dışarı çıktığını anladım. Burada kalmıştım!
Öleceğim gerçeği aklıma gelince tekrar kapıyı açmaya uğraştım ama nafileydi. Belki bir umut içeride biri vardır diye tekrar kapıyı yumrukladım ve, "Yardım edin!" diye bağırdım.
"Arya!" Ateş'in sesini duyduğumda o kadar mutlu oldum ki, neredeyse ağlayacaktım.
"Ateş!" dedim öksürürken. "Kapı sıkışmış, açamıyorum. Ne olur aç kapıyı. Çok korkuyorum."
Ateş öksürdükten sonra, "Tamam, sakin ol," dedi. "Şimdi geri çık, kapıyı kıracağım." Dediğini yapıp geriye çıkarken yanağımdan bir damla yaş süzüldü. Deli gibi korkuyordum.
Ateş kapıya birkaç kere tekme attıktan sonra kapı sesli bir şekilde yere düştü. Ateş hızlıca yanıma geldikten sonra kollarımdan tuttu ve, "İyi misin?" diye sordu. Kapının dışındaki alevleri gördüğümde ağlayarak, "Değilim," dedim. "Çok korkuyorum."
"Ben de," diye itiraf etti Ateş. "Ama sana söz veriyorum, buradan çıkacağız, tamam mı?" Kafamı güçlükle salladığımda Ateş tekrar öksürdü. Kolumdan tutup tuvaletten çıktığımızda her yerin dumanlarla ve alevlerle kaplı olduğunu görmek korkumu bin kat daha arttırdı. Vücudum tir tir titrerken Ateş elimden tuttu ve yavaşça çıkış kapısına doğru yürümeye başladık. Masalar, sandalyeler, duvarlar... Her yer cayır cayır yanıyordu. Ateş'in de benim de öksürmekten boğazımız acımaya başlamıştı.
Tam Ateş'le kapıya gelmiş dışarı çıkacaktık ki, kapının girişine sağ ve sol tarafındaki yanan masalarla sandalyeler devrildi. Onların devrilmesiyle beraber hem çıkış yolumuz kapanmış, hem de kapı yanmaya başlamıştı.
"Öleceğiz," diye mırıldandım hıçkırarak.
Ateş kolumu bıraktı ve omuzlarımdan tutup beni kendine çevirdi. "Çıkacağız Arya. İkimiz de buradan sağ salim çıkacağız," dedi.
"Nasıl?" dedim zorlukla. "Kapının önü kapandı. Aynı zamanda da yanıyor." Tekrar hıçkırdım. "Nasıl çıkacağız Ateş?"
"Arya! Ateş! Çıkın çocuklar. Lütfen çıkın! Yalvarırım!" Başak Teyze'nin acı içinde bağırmasıyla Ateş'in yanağından bir damla yaş süzüldü. Onun bağırışlarının yanına annemin, babamın, Sinan Amca'nın bağırışları eklenince nefes almaya çalıştım zorlukla.
"Ateş, nefes alamıyorum," diye zorlukla konuştuğumda Ateş elimden tuttu ve tuvaletlerin olduğu yere doğru sürüklemeye başladı. Tuvaletlerin olduğu koridora geldiğimizde ikimiz de erkekler tuvaletine girdik. İçerisi yanmıyordu fakat fazlasıyla duman vardı.
Ateş elimi bıraktı ve lavaboya doğru yöneldi. Musluğu açıp hızlı bir şekilde yüzünü yıkadıktan sonra kolumdan tutup beni yanına çekti. Avucunun içine biraz su aldıktan sonra yüzüme çarptı. Zaten titreyen vücudum, soğuk suyun etkisiyle daha da çok titremeye başladı.
Ateş yüzümü yıkadıktan sonra ceketini üzerinden çıkardı ve suyun altına sokup ıslattı. İşi bittiğinde musluğu kapattı ve ceketi top gibi yapıp bana uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Odun
Teen Fiction"Eğer bir daha bana odun dersen..." diye fısıldadı dişlerinin arasından. "Külahları değişiriz." "Bence ben sana odunla ilgili bir lakap bulayım ya," dedim onu duymayarak. Ardından bir süre düşünür gibi yaptım. "Buldum!" dedim sevinmiş gibi yaparak...