Ertesi gün uyandığımda okula feci derece de geç kaldığımı gördüm. Annemle babam bugün işe geç gittikleri için büyük ihtimalle uyanmamışlardı. Hızla üzerime örttüğüm pikeyi açtım ve ayağa kalkıp kıyafetlerimi giydim. Çıkardığım kıyafetleri yatağımın üzerine koyduktan sonra sırt çantamı sağ omzuma takıp odamdan çıktım ve koşarak aşağı indim.
Kapının önüne gelip spor ayakkabılarımı giydikten sonra evden çıktım ve koşarak okulun yolunu tuttum. Yaklaşık üç dakika koştuktan sonra okulun kapısından içeri girdim ve sınıfımın olduğu kata çıktım. Kapıyı çalmadan önce kolumdaki saate baktım. İlk ders başlayalı yirmi beş dakika olmuştu. Ve dersimiz Tarih'ti. Osman Hoca yüzde yüz beni içeri almayacaktı.
Derin bir nefes aldıktan sonra iki kere kapıyı sakince tıklattım. Sınıftan "Gel!" diye bir ses işitince kapıyı araladım. Sınıftaki herkes bana odaklanmıştı.
Nefes nefese, "Hocam geç kaldığım için özür dilerim. Girebilir miyim?" dedim. Osman Hoca masanın üzerine oturduktan sonra, "Okulun ikinci gününden geç mi kalınır Arya Çakır?" dedi. Benden cevap gelmeyince ayağa kalkıp tahtaya yazı yazmaya devam etti. "Yok yazıldın zaten. Boşa girme." Hiçbir şey demeden bir adım geri çıktım ve kapıyı kapattım. Ardından adımlarımı kızlar tuvaletine doğru sürdüm.
İçeri girdiğimde musluğu açtım ve bir süre suyun akışını izledim. Ardından soğuk suyu avucuma aldım ve yüzme vurdum. İki kere daha bunu tekrarladıktan sonra siyah tişörtümün yakasına yüzümü sildim. Musluğu kapatıp tuvaletten çıktım ve aşağı, kantine indim. Bir tane kahve ve simit aldıktan sonra masalardan birine oturdum. Çantamdan telefonumu çıkardım ve İnstagram'a girdim.
Simitten bir parça koparıp çiğnerken tanımadığım bir erkek sesi doldurdu kulaklarımı. "Burası boş mu?" Kafamı kaldırıp sesin sahibine baktığımda, karşımdaki çocuğun simasının tanıdık geldiğini fark ettim. Muhtemelen okulda birkaç kez görmüştüm.
"Evet, boş," dedim hafifçe gülümseyerek. Çocuğun sandalyeyi alıp gitmesini bekliyordum fakat o, karşımdaki sandalyeye oturarak beni şaşırttı. Ona şaşkın şaşkın bakarken, "Hiç öyle bakma," dedi. " 'Sandalye boş mu?' dedim, sen de 'Evet, boş' dedin." Gülümsedi. "Ayrıca bir sürü boş sandalye varken neden bu sandalyeyi alayım ki?"
Şaşkınlığım tebessüme dönüşürken tekrar konuştu. "Neden derste değilsin?"
"Sen neden değilsin?"
Gülümseyerek, "Önce ben sordum," dedi.
"Geç kaldığım için hoca derse almadı," dedim. Hâlâ ekranı açık olan telefonumun kapatma tuşuna basarak ekranı kararttıktan sonra masanın üzerine koydum ve ellerimi masada birleştirdim.
"Ben de dersten atıldım," dedi. Ardından gözlerini devirip, "Hocalar bazen çok acımasız olabiliyor. Sınıfın ortasında rezil etti beni," dedi. Kıkırdamadan edemedim. O da gülümsedi.
"Sen 11-A sınıfına gidiyorsun, değil mi?" dedi.
Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladıktan sonra önümdeki kahve kutusunu elime aldım ve sıcak kahveden bir yudum aldım. Kahve boğazımdan geçerken boğazımı yaktı fakat bunu umursamadan bardağı masaya koydum ve karşımdaki çocuğa döndüm.
"11-A sınıfına gittiğimi nereden biliyorsun?" dedim.
Sandalyesini biraz öne çektikten sonra, "Dün seni o sınıfa girerken gördüm," dedi.
"Anladım," dedim. Ardından simitten bir parça kopardım ve ona uzattım. Teşekkür ettikten sonra elimdeki simit parçasını aldı ve birazını ısırdı. Kendim için de biraz kopardıktan sonra bir kısmını ısırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Odun
Teen Fiction"Eğer bir daha bana odun dersen..." diye fısıldadı dişlerinin arasından. "Külahları değişiriz." "Bence ben sana odunla ilgili bir lakap bulayım ya," dedim onu duymayarak. Ardından bir süre düşünür gibi yaptım. "Buldum!" dedim sevinmiş gibi yaparak...