Jimin'den:
Girdiğim kahve dükkanından sinirle ayrıldım. İş başvurum yine kabul edilmemişti. Anlayamıyordum.
Kore'nin en iyi şirketlerinden birinde çalışmıştım ama bir kahveci beni kabul etmiyor. Saçmalık.
İş bulmalıydım. Yarın kiranın son günüydü ve ben işsiz ve beş parasızdım. Tanrım...
Neden mi iş arıyorum?
Çünkü 1 hafta önceki olaydan sonra daha fazla orada çalışamazdım.
Ah tabi...geçen hafta... O gün hayatım da en utandığım günlerden biriydi.
Jungkook'un beni itişi, kayınbabası olacak salağın Jungkook'a tokat atması ve beni bizzat kendi elleriyle şirketten atmasını çok iyi hatırlıyordum.
Ertesi gün ise istifamı vermiş, numaramı değiştirmiştim. Anlayacağınız 1 haftadır Jungkook'u görmemiştim. Sanki yokmuş gibi davranmıştım.
İrene'nin söylediğine göre Jungkook artık işe gri saçlı salak kadınla geliyormuş. Sahi neydi adı? Lisa...
O kızda tanıdık bir şeyler vardı. Sanki çok yakından tanıyordum onu. Yüzü, sesi, hareket ve mimikleri hatta yürüyüşü bile tanıdıktı. Ama bir türlü nereden tanıdığıma karar verememiştim.
Öte yandan hâlâ Jungkook'un benden bir şeyler sakladığına emindim. Tanrı aşkına. Hangi holding patronu apartman dairesinde oturur ki? Ayrıca Jungkook arabanın da ona ait olmadığını söylemişti. Ayrıca babasının Lisa'ya Jungkook'la bizi öpüşürken gördüğünü söylediğine emindim. Lisa neden Jungkook'a kızmamıştı?
Başımı sallayarak apartmanımın olduğu sokağa yöneldim.
Abimi gönderdiğim günün berbat geçeceğinden emindim. Ama bu kadarda değildi.
O günü hatırlıyorum da. İrene ile kavga etmiştik. Jungkook bana vurmuştu. Müthiş bir sex ve ardından yine kavga. Abim ailemin yanına gitmişti. Lisa'nın bayılması. Jungkook'un beni öpmesi ve bizim onun kayınpederine yakalanmamız...tanrım düşündükçe kendimi öldüresim geliyor. Ne kadar aptalım.
Apartmana yönelmiştim ki kapının önünde oturan kahve saçlı ve iri bedenli birini fark ettim.
Onu es geçip direk kapıya yöneldim. Anahtarı tam yuvasına sokmuştum ki dirseğimde ki sert baskıyla nefesim kesildi.
Bu da neydi böyle? Çığlık atmaya hazırlanıyordum ki aynı el ağzımı da kapamıştı.
''Sakin olmalısın Park Jimin...'' duyduğum fısıltıyla gözlerimin dolduğunu hissediyordum.
''Şşşş. Ağlama...Benim.''
Tanrım. Jungkook.
Elini ağzımdan çekmesi ile derin bir nefes alıp arkamı döndüm sinirle.
''Ne yaptığını sanıyorsun sen?!''
Gözlerimin içine bir süre baktıktan sonra yuvasına soktuğum anahtarı çevirip apartmanın kapısını açtı.
Anahtarı elime koyduktan sonra ''İstersen evde konuşalım.''diye mırıldandı. ''Olur mu?''
Gözlerimi yumup derin bir nefes aldım.
Başımla onaylayıp onu beklemeden apartmana girdim.
Kendi daireminde kapısını açıp içeri girdim.
O da peşimden gelip kapıyı kapadı. Ben montumu asarken beni izliyordu. Sahi şu an fark ediyorum.
Montu yoktu. Eski bir pantalon ve incecik bir kazak giymişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fuck Frıend ✴ Jikook
FanfictionAğlıyordum. Seks arkadaşıma âşık olduğum için ağlıyordum