Vicdan azabı. Dünya'da belki de en acı veren ızdırap biçimi.
Hiçbir insanın yaşamak istemeyeceği bir duygu. Yaşamak ve aynı şekilde yaşatmak istemeyeceği...
Vicdan...insanoğluna verilmiş, belki de en iyi kontrol mekanizması. Her şeyi, her kararı vicdanımıza göre vermiyor muyuz?
O halde, yanlış seçimlerimizin, kararlarımızın ve yaptıklarımızın bedelini de bu acıyla ödemeyi kabullenmemiz gerek.
Öyleki bazen sanki vicdan azabı çekmemizin sebebi sanki biz değilmişiz, bizim tercihlerimizden kaynaklanmıyormuş gibi karşımızdakini bile suçlarız.
Bu acı verici...
Sizin sırf aptalca verdiğiniz bir karar yüzünden, bir insanın hayattan kopması...
Ben çok üzgünüm...bunun olacağını bilemezdim.
Ama bir karar verirken o kararın bize doğurabileceği her olasılığı hesaplamamız ve ona göre karar vermemiz gerekir. Yani karar vermek aptallara göre değildir.
Ve ben aptalım...
Karar verirken düşünmeyen bir gerizekalıyım.
Konuya girelim.
İrene iyi değil. Komaya girdi ve...
Doktorlar uyanacağından ümitli değiller.
Şuan istediğim tek bir şey var. Herkesin her şeyi öğrenmesi.
Böylece beni öldürebilirler. İğrenç bir insan olduğumu yüzüme vurabilirler. Bu vicdanımı rahatlatabilir. Beynim hak ettiğim cezayı aldığımı düşünebilir.
Ama bunu yapamam. Kendim için değil.
İrene'in ailesi için.
Kızlarının kullanıp atıldığını öğrenseler, evet belki beni öldürürler ama İrene'e acırlar.
İrene birinin ona acımasından nefret eder.
Ailesi çok üzülür. Şuan çektikleri acı belki de ikiye katlanır. Bu...acı verici. Herkes için.
Özellikle de benim için.
Vicdan azabı çekiyorum, bu lanet olası hissin geçmesi için kendimi bile asabilirim.
''Su ister misin?''
Yanımda duran bedene döndüm. Bitkince başımı salladım.
''Pekâlâ... Peki ne istersin?''
Cevap vermek istemediğimi görmüyordu galiba. Ya da cevap verecek halim olmadığını.
''Yürümek ister misin?''
Tepki vermedim.
''Jimin? Lütfen konuş artık.''
Tekrar tepkisiz kaldım. Ne yapmamı bekliyordu? İrene içeride yatarken onunla dedikodu yapmamı mı?
''Bak kaç gün oldu? Lütfen bir kelime et. Bir su iç, bir yemek ye, kalk biraz hareket et!''
''Rahat bırak beni.''
''Neden ama? Eğer seni kendi başına bırakırsam delirirsin. Bu yüzden kes şu aptal tavırlarını.''
''Lisa...bak çok başım ağrıyor. Sonra konuşalım.''
''Hayır! Sonra falan konuşmayacağız! Şimdi bu işi halledeceğiz. Artık...''işaret parmağını şakağıma bastırıp devam etti. ''...şu kafanı çalıştır. Bir şeyler yap! Yoksa yok olup gideceksin!''
''Hiçbir şey yapmak istemiyorum.''
''Ama yapacaksın! İrene şu an içeride yatıyor. O uyuyor. Kimse uyanacağını düşünmüyor, değil mi?! Ama herkes İrene'in hâlâ hayatta olduğunu unutuyor! O hayatta! Her ne kadar herkes onun uyanamayacağını düşünse bile o hâlâ yaşıyor! Ve yaşadığımız sürece, her zaman, her olayda bir umut vardır! Ve İrene yaşıyor, o umut ediyor! Uyanmaya çalışıyor! Sense burda bitkince oturmuş, onun için yas tutuyorsun! Sanki ölmüş gibi!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fuck Frıend ✴ Jikook
FanfictionAğlıyordum. Seks arkadaşıma âşık olduğum için ağlıyordum