Bölüm·9

1.5K 46 0
                                    

Ayak sesleri çok yakınıma yanaştı. Birden "Burdasın!" diye bağırdı o tanıdık, sese doğru başımı kaldırıp baktığımda o genç kadını gördüm.

Bağırmasıyla Kaan geldi , bana çok sinirli bir şekilde bakıyordu. Efe ve mete de geldiğinde beni gördüklerinde şaşırdılar.

Kaan kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı. Kendimi geri çekmeye çalıştım ama başarısız oldum çünkü kolum acıyor , başım ağrıyodu , gücümde kalmamıştı.

O genç kadın yüzünden beni bulmuşlardı. O genç kadına nefretle bakıyordum, ilk başta burdan ve bunlardan kurtulma biletim olduğunu düşünmüştüm çok yanılmışım.

Genç kadın Kaanın önüne geçip "siz ne biçim abilersiniz? Kardeşinize kötü davranıyorsunuz!" dedi. Kaan "çekil şurdan" diyip kadını itti. Genç kadın yere düştü ve arkamdan öyle baktı.

Kaan beni çekiştire çekiştire arabasına getirip arkaya bindirdi.

Kaan "kaçabileceğini mi sandın?" diye sorduğunda yanıt vermedim zaten o devam etti "benden kaçamazsın" dediğinde yanıt vermek istedim ama hiç halim yoktu zaten susamıştım.

Kaan arabayı sürüp konuşup duruyordu. Kafamda ki ağrı bastırıyordu, birden gözlerim kapanırken, Efe'nin "Kız kaza yaptı, kafasından kan gelmiş bence durumu iyi değil" dediğini duydum...

***

Huzursuzlanarak gözlerimi açtığımda bir oda da yatakta olduğumu fark ettim. Her yerimde bir ağrı bir sızı içerisindeydi ve hala kolum ağrıyordu. Bu odanın içerisinde bir koltuk, siyah bir dolap ve pencerede vardı. Kafamı pencereye çevirip baktığımda yağmur damlalarını gördüm.

Aklıma küçükken  Almanyada ki bir anım geldi. Almanya genelde yağmurlu olurdu, bir gün yağmur yağarken küçük sarı botlarımı giyip , dışarı çıktım. Yağmur damlaları gittikçe hızlanıyordu. Ben ise yağmurun altında dönmeye başladım, yağmur hızlandıkça dönerken ki hızımı arttırıyordum. Yağmur boşalırcasına yağıyordu ve benim başım dönmeye başlamıştı. Kendimi biran çamurun içinde buldum, bacaklarım toprağa sürtülmüştü acıyordu, ince telli kumral saçlarıma da çamur bulaşmıştı, ellerimde çizilmişti ama ben ağlamak yerine tam tersi gülüyordum.
Başımı yukarıya kaldırıp yağmura "sen ağlıyorsun , benide ağlatmak istiyorsun ama ben ağlamıcam gülücem, senide güldürtçem" demiştim.

Aklıma gelen bu anıyla yüzümde bir gülümseme oldu. Elimi başıma doğru götürdüğümde fark ettim ki başım sarılıydı.

Daha yeni fark ettiğim şeyle gülümsemem büyüdü ellerim ve ayaklarım bağlı değildi. Kalkmaya çalıştım hemen ama belimin ağrısıyla geri yattım.

Birden kapıyının kilitinin açılma sesiyle, gelen kişiye baktım. Kaan bana doğru gelip o koltuğa oturdu.

Kaan "ben istediğim zaman ancak burdan gidebilirsin" dedi ama yanılıyordu.

Kaan'a "kendini kandırıyorsun" dediğimde bana güldü.

"Sen ölmek istiyorsun galiba" dedi.
Ölmek ne istiyordum ne istemiyordum. Bazen ölmek isteriz değil mi ? Ben istedim ama şuan fark etmiyor.

Düşündüğüm sırada kapı açıldı ve içeri bu gün onu uyardığım kız geldi. Kaanın koltuğunun köşesine oturup bana küçümser bakışlarını attıp "şu haline bakmalısın" diyip kalkıp gittip oda da olan siyah dolabı açtığında içindeki boy aynası ile karşı karşıya geldim.

Yataktan doğrulup kendime baktığımda başım sarılıydı ve tabiki üstüm başım çamur içerisindeydi. Kumral saçlarım darmadağınıktı. Her yerimde ufak çiziklerle doluydu. Cidden berbat haldeydim. Bir günde bu hale gelmiştim.

O kıza bakıp "senin halinden iyimiş halim" dedim. Kız Kaan'a sokulup "Kaancım bu salak kızı öldür artık yoksa ben öldürcem" dediğinde gülüp "öldür tabi öldürebilirsen hadi" dediğimde bu sefer Kaan araya girdi "Aslıcım öldürsem çoktan öldürürdüm demi?" diye sorduğunda adının aslı olduğunu şimdi öğrendiğim kız "evet de neden?" diye sordu.

Kaan psikopatça gülerek "acı içinde ölmesi daha zevkli olur" dedi. Bu sefer bende gülmesine eşlik edip "bana böyle mi acı çektiriyorsun?" diye sordum.

Aslı hemen "acıya bünyesi yetmez direk ölür" dedi. Şuan ayağa kalkmak ve bu kıza acıyı göstermek istiyordum.

Aslıya yanıt verecekken Kaan konuştu "onu deneyip görcez hadi başlayalım" dedi. Pantolonunun cebinden çıkardığı çakıyla bana yanaşmaya başladı. Hiç bir şekilde geri çekilmeyip durdum. Gözlerimle çakıyı izledim. Tam çakının soğuk ucu tenime deydiği sırada kapı açıldı ve içeri siyah botlarıyla ağır adımlarla girdi. Onu gördüğüme şaşırıp kalmıştım. Gelen bir katildi.

Alpar Kaan'a bakıp "o çakıyı çek yoksa bir yerlerine sokarım" dedi. Kaan hemen çakıyı çekip cebine koydu.

Alpar gelip sol kolumu tuttuğunda çekmeye çalıştım ama güçlü elleriyle çekmeme engel oldu. Üstümde ki kazağımı sıyırıp , koluma sardığım beyaz ve kırmızılı fularımı da açıp çekti. Hala geçmemiş olan 'BELA' yazısını görüp diğerlerine gösterdi "benim iz bıraktığım tene hiç kimse hiçbişe yapamaz. Bir tek ben yaparım" dediğinde Kaan başını salladı.

Aslı hemen araya girip "Ela'nın sol koluna senin iz bıraktığını bilmi-" dediği anda Alpar sözünü kesti of olmaz!

Kaşlarını kaldırıp "Ela mı?" deyip bana baktı.

Alt dudağımı ısırdım hemen düşünmeye başladım. Aslı sakince "Evet Ela" dedi.

Alpar "Ela mı? Aleyna mı?" diye sordu "Aleyna göbekadım" dediğimde şüpheli gözlerle bakıyordu.

Birden silah sesleri duyuldu.

_______________________________________

Umarım beğenmişsinizdir❤
Kaanı seviyor musunuz ?  Yoksa nefret mi ediyorsunuz?

B E L AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin