Bölüm·19

832 34 10
                                    

Gözlerimi açmak ve onu görmek istemiyordum. Ama mecburen açacaktım. Gözlerimi açtığım gibi onla göz göze geldim.

Alpar'ın gözlerine baktığımda hiç bir duygu yoktu. Duygu yoksunuydu.
Kerem anlam veremeyerek bakıyordu.

Alpar gözlerini gözlerimden çekip Kerem'in tuttuğu elime baktı. Uyarıcı ses tonuyla "bırak!" dedi.

Kerem "bırakmayacağım!" dediğinde Alpar yanımıza doğru yürümeye başladı.

Yanımıza gelip Kerem'in elini elimden ittirdi. Alpar Kerem'in kolunu tuttuğunda Kerem kaşlarını çatarak baktı.

Birden gülüp Kerem'in kolunu hızla ters tarafa çevirdi. Çevirirken ki çıkan sesle yüzümü ekşittim.

Alpar gülerek "bu ses çok hoşuma gidiyor biliyor musunuz?" dedi.

Kerem acıyla kıvranıyordu. Canı fazlasıyla yanıyordu belliydi.
Kerem'in yanına yaklaşıp "kıpırdatma sakın" dedim.

Daha sonra sinirle Alpar'a döndüm "sen ne hakla böyle bişe yapabilirsin?!" diye bağırdım.

Alpar bileğimi tutup sıkmaya başladı. Çenesi kasılırken "bir daha sakın bana bağırma! Ben ne dersem onu yap! Yoksa..." deyip durdu.

Kaşlarımı çattım "yoksa ne?" diye sordum.

Gözlerini gözlerime dikip "Yoksa başına Bela olurum!" diye kükredi.

Bileğimi onun elinden sertçe çekip "Umrumda değilsin! Umrumda olmayan birisinin ne dediği de umrumda değil! Senden korkmuyorum! Yaptıklarından da korkmuyorum!" diye çıkıştım.

Alpar "zaten olanlardan değil olacaklardan kork!" dediğinde omuz silkip Kerem'e döndüm.

Alpar'da ilerideki siyah BMW'ye binip gitti.

Kereme dönüp "Ben çok özür dilerim..." dediğimde "özür dilemene gerek yok" diyerek yoldan geçen taksiyi durdurdu.

Taksinin kapısını açtım ve bindi , ben de bineceğim sırada "gelmene gerek yok.. " diyerek kapıyı kapattıp gitti.

Kaldırımda yavaş adımlarla yürürken aklıma Oğuz'un beni parkta beklediğini hatırladım. Cebimden telefonu çıkarıp ona gelemeyeceğime dair mesaj attım.

Evin kapısına geldiğimde çantamda anahtarı bulmaya çalıştım. En sonunda anahtarı bulamayınca sinirle çantamı yere fırlattım.

Omzumda bir el hissedince korkuyla çığlık atacakken o el ile ağzım kapandı.

"Sen çığlık atmadan duramıyor musun?" diyen Berkant'a sinirle baktım.

Elini ağzımdan çekince rahat bir nefes aldım. "Sende elinle ağzımı kapatmadan duramıyor musun?" diyerek belimi duvara yasladım.

"Her seferinde çığlık attığın için olabilir mi?" dediğinde gözlerimi devirdim.

"Kapıda mı kaldık?" dediğinde başımı salladım. "Anahtarı evden çıkarken unuttum" dedim. Yerde ki çantamı alıp bana "hadi gidiyoruz" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Nereye?" diye sordum ama yanıt vermeyip yürümeye başladı. Oflayarak onu takip etmeye başladım.

Şuan geldiğimiz yer bir ağacın dibi. Ne alaka bilmiyordum. Ağacın dibinde öylece oturuyorduk.

B E L AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin