Ninni.

1K 104 6
                                    

Sekiz ay, iki gün, yirmi saat sonra...

  18 Aralık 2013.

Begümün odasındaki boy aynasından son halime bakıyordum. Beyaz, üstü işlemeli, askılı mini elbisem ve nude topuklu ayakkabılarla neredeyse şık olmayı başarmıştım. Tabii Begüm’ün sayesinde. Saçımla makyajımı da yapıp odadan çıktı, hiçbir şeyi riske atmıyor. Benim doğum günüm olsa da onun organizasyonu ve asla bir aksilik olmamalı. Buna doğum günü kızının görünüşü dahil. Merdivenler aşağı inerken herkesin gözü benim üstümdeydi, her an ayağımı burkup aşağı yuvarlanabilirdim. Parti Arda’ların Şile'deki evlerindeydi, Begüm burada daha iyi olacağına beni ikna etmişti. Hoş etmemesi gibi de bi durum yoktu malum organizasyon onun işiydi. Tüm gözlerin üzerimde olmasından rahatsız olduğumdan yemeklerin olduğu yere doğru yöneldim, bir kadeh beyaz şarap alıp sakin bir köşe bulacaktımki Burak'ın yanımda belirir belirmez sol elimi tutarak beni kendi etrafımda çevirmesi bir oldu.

“On dokuz, sana yaradı.” dedi hayranlıkla.

Gülümsedim “Ne demezsin.” dedim omuz silkerek.

Sürekli olarak birilerine gülümseyip teşekkür ediyordum. Hepsi 'ne kadar güzel bir parti', 'çok hoş olmuşsun', 'yeni yaşın kutlu olsun' tarzı bir şeyler diyordu. Bir süre sonra ne dediklerini dinlemeden sözleri bitince teşekkür edip gülümsemeye başlamıştım. Buradaki herkesin benim için -yani kısmen- geldiğini biliyordum ama Begüm'e bir parti istemediğimi hatta kutlama dahi yapmayacağımı söylememe rağmen beni dinlememişti. Kendimi yeterince insanlardan uzaklaştırdığımı ve artık yalnız kalmama izin vermeyeceğini söyleyip durduğundan beni dinleme gereği duymamıştı. Kayra ve Begüm, sekiz aydır her an bana destek olmak, biraz olsun kafamı dağıtabilmek için her şeyi yapmıştı ama ben derin bir kuyunun dibinde uzatılan merdivene sırtımı dönüp oturmayı tercih etmiştim. Karanlık beni içine çekerken, sanki tek beklentim buymuş gibi sakince oturmuştum, ta ki üç ay öncesinde o haberi görene kadar.

*Sayer Holding'in tek varisi Kerem Sayer, bir süredir bulunduğu Seattle'da nişanlandı. Kısa bir süre önce ortak oldukları, ünlü inşaat şirketi, Soysal Yapı'nın sahibi Kemal Bey'in kızı, Gaye Soysal ile sakin bir törenle nişanlanan Kerem Sayer, uzun süredir Türkiye'ye dönmedi. Düğünün nerede yapılacağı henüz bilinmiyor.*

Haberi okuduğum an geçirdiğim sinir krizi ve ertesinden çalan kapıyla sıyrıldım. Müziğe kendini kaptırmayan tek insan olduğumdan, zili sadece ben duymuştum. Etrafta görünmeyen tek insan Kayra'ydı, onu görmek buradaki havayı biraz olsun dağıtırdı. Kapıya ulaşmak için kendi yerlerinde zıplayan birkaç kişiyi geçmem ve ardından yanındaki çocuğun kucağına çıkarcasına dans eden uzun kızıl saçlı kızı iterek önümden çekmem gereksede sonunda amacıma ulaşmıştım.

Kapıyı açmadan önce yüzüme samimi olmasını umduğum bir gülümseme yerleştirdim, Kayra tarafından azarlanmam doğum günümde istediklerim listesinde yoktu.  Kapıyı açtığımda yüzümdeki çok da samimi olmayan gülümseme yavaşça sönerken gözlerimin bana ihanet ettiğini düşünmek istedim. Gelen, Kayra değildi. Gelen, davetli listesinde adı olmayışını geçtim, ülke sınırları içinde bile olmayan biriydi. Aldığım haberlere göre öyleydi, tabii kendisinden haber vermeyi onu tanıyan herkese yasaklamıştım ama eğer Türkiye'ye dönseydi bunu internetten öğrenebilirdim.

Gözlerim şaşkınlıkla biraz daha büyürken, kapıda duran çok eskiden tanıdığım bir adamdan başkası değildi. Pardon, sadece çok eskiden tanıdığım değil aynı zamanda; ilk aşık olduğum, ilk sarılıp uyuduğum, uğrunda dünyanın geri kalanından vazgeçtiğim, ilk terkedilmemi yaşatan adamdı, Kerem'di.

Birkaç saniyedir tutuğum nefesimi bırakırken korkunç bir ağrıyla kaşlarımı çattım, karın boşluğuma yumruk yemiş gibiydim. Yüzünde sanki en son dün sabah görüşmüşüz gibi rahat bir ifade vardı. Ya da biraz önce içkilerin yetmeyeceğini fark ettiğinden markete gitmiş de yarım saat önce burdaymış gibi; öyle sakin, öyle umursamaz.

Ask Me To StayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin