Bölüm -2

313 16 0
                                    

¤¤¤¤¤ ¤¤¤¤¤ ¤¤¤¤¤ ¤¤¤¤¤ ¤¤¤¤¤

"Merhaba Amy ve Bels." dedi kısa siyah saçlı kız. "Adım Renee. Tanıştığıma memnun oldum" Ardından çok tatlı bir gülümsemeyle bize güldü. 

"Bende Alec." Renee'nin elini tutan çocuk atladı araya hemen. Oda Renee gibi siyah saçlıydı.

"Selam bende Luck." Saçları siyah fakat gözleri cam mavisi gibiydi. Güzel görünüyordu.

"Merhaba." Dedi kıvırcık kahve saçlı, gözleri yeşil olan çocuk. "Bende Robert."
 
Masadan bir kişi hariç herkes ismini söylemişti. Son kişiye döndük fakat bizi görmemezlikten gelir gibi bir hali vardı. Telefona veya pistte dans edenlere bakıyordu. 

"Bu Justin." diyip kıkırdadı Renee.

Amy, Renee'nin yanına oturdu. Brandon'da Robert ve Luck'un ortasına geçti. Tek boş yer Justin'nin yanıydı ve ayakta durmaktansa oturmayı tercih ettim.

"Merhaba Justin." dedim ve karşılık bekledim fakat cevap vermedi. Biraz havalı sanki? Dedim içimden. Şimdiye kadar sadece saç rengini görebilmiştim.

Masadan bir anda kalktı ve Luck'ın kulağına birşeyler fısıldadı. Luck başıyla onayladıktan sonra Justin bardan çıkış kapısına doğru ilerledi.

"Justin arabayı almaya gitti." Dedi Luck. "Eve gidelim diyor. Brandon, sizle gelsem sorun olur mu?" Brandon gelişigüzel elini salladı. "Harika, kalkalım o halde."

*

Evin içine girmiştik bile. Değişik bir atmosferi vardı. Duvardaki tablolar 18. Yüzyıldaymışız havası veriyordu ve garip bir biçimde hoşuma gitmişti.

"Salona geçip oturun." Dedi Justin. "Votka getirip geliyorum." Sesini yeni duymuştum. Garip bir tınısı vardı. İnsanı kendine çekiyordu.

Yaklaşık dört veya beş dakika içinde Justin geri döndü. Koltuk yerine zeminde oturmayı daha uygun görüp çember oluşturduk. Justin, Alec ve benim ortamıza oturdu ve votkayı açtarak herkese doldurdu.

"Varmısınız sek atmaya?" Dedi Robert.

Hemen "Varım." Dedim. Justin bana bakıp gülümsedi ve "Bende varım." dedi.

Alec, Renee'nin sek içmesine izin vermedi ama oda aramıza katıldı. Amy ve Renee dışında hepimiz sek atacaktık. Onlar ise elma ve vişne suyunu tercih etmişlerdi.

Birden üçe kadar sayıp hepimiz bardahları kafamıza diktik. Tıpkı kolonya gibi tadıyla boğazımdan inerken hafif bir acı bırakmıştı. Şimdiden kanımda dolanmaya başladığını hissetmiştim bile.

Yaklaşık yarım saat sonra Justin bana döndü.

"Bella"

"Lütfen sadece Bell veya Bels" diye düzelttim ve yüzüme bir gülücük koydum.

"Ah, pekala, Bels. Benimle gelir misin ?" dedi ve terasa çıktı. Herkes gülmeye başladı.

"Korkma yemeyeceğim" Dedi ve güldü. Bu sefer bende güldüm. Kafamı tamam anlamında salladım.

 Terasa doğru yürüdüm ve Justin'e yaklaştım.

"Barda pek iyi değildim o yüzden konuşmadım. Şimdiden üzgünüm." dedi ve yüzüne gülücük koydu.

"Sorun değil." diyebildim sadece. O sırada bana doğru adımlar atmaya başladı. Refleks olarak geri adımlar atmaya başladım. Sırtımın soğuk duvara teması ile tekrar bir adım ileri attım fakat yine duvara yapıştım.

Nefesini yüzümde hissedebileceğim kadar yakınıma geldi.

Uyuz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin