Bölüm - 25

134 10 3
                                    

"Bakın bayan Bella, işim sizinle değ- Ah, hala uyuyormuş." Normal bir ses tonu vardı ve kaba değildi. En azından insancıl birine benziyordu. Peki ya benimle işi neydi ? Beni neden kaçırmıştı ? İnsan kaçıranların hangisi bu kadar nazik olabilirdi ? Yani benim bildiğim kadarıyla, insan kaçıranlart kötü karakter olurdu. Sahte bir öksürük yapıp yeni uyanıyormuşum taklidi yaptım.

"Ah, merhaba bayan Bella."

"Sizde kimsiniz ?"

"Kim olduğun bu kadar önemli değil. Sizi buraya götürülmem söylendi ki bana kalırsa iyi birşey değil." 

"Peki neden kaçırdın beni ?"

"Emirler. Emirlere uymazsnız neler olur bayan Bella ? Bu oyunda bende bir oyuncuyum fakat rolüm kısa. Sanırım yarım saat sonra oyundaki rolüm bitecektir." Açıkçası bu adamın ne konuştuğunu veya ne dediğini anlamıyordum. Bildiğim tek şey bir oyunda olduğumdu. 

"Derken ?"

"Yarım saat sonra birisi gelecek ve ben gideceğim. Bu oyunda ne yapacağınızı o kişi anlatacaktır." Bu her kimse, saf diyebilirdim ama demeyeceğim. Saf gibi görünmeye çalışıyordur belkide ? Hala burada neden olduğumu anlayamamıştım. Acaba Justin ne yapıyordu ?

-JUSTİN'İN AĞZINDAN- 

Gözlerimi açtığımdan beri yaptığım tek şey telefonuma gelen mesaja bakmaktı. Odadan çıkıp salona indiğimde Renee konuştu.

"Justin, Bels'i gördün mü ?"

"Hayır." 

"Sabahtan beri etrafta yok." Sonra kafama dank etti. Tanrım, benden intikam almak isteyen herkes neden Bella'yı kullanıyordu ? Bir anda dizlerimin üzerine çökünce herkesin gözü benim üzerimdeydi. 

"Justin iyi misi-"

"Usher." sözünü kesmiştim. Sadece kendimin duyabileceği bir ses tonuyla konuşmuştum. 

"Birşey mi ded-"

"Usher." taşlar şimdi yerine oturuyordu. Bir anda yerden kalktım ve telefonu kurcaladım. Mesajları açarak mesajı Robert'a gösterdim. O içinden sessizce okurken bende tekrar ettim. 

"Oyun daha yeni başlıyor Bieber. Bu oyunda ona zarar vermeyeceğimden emin olabilirsin. Eğer onu tekrar görmek istiyorsan, istediğim herşeyi yapacaksın." Ben mesajı tekrarlarken Luck, Alec ve Renee'ninde dikkatleri üzerimdeydi. 'O' dediği kişinin Bella olduğunu daha yeni çozmüştüm.

"Usher olduğuna emin misin dostum ?" diye sordu Luck.

"Biraz mantık yürüt. Hangi düşmanım kadınlara zarar vermiyor ?" Usher, kadınlara asla dokunmazdı fakat oynatacağı kişiyi neredeyse bok çukuruna bile sokabilirdi. 

"Ahh, şu 'Kadınlar ve çocuklar hariç' diyen mal mı ?" 

"Evet, kesinlikle." Bella'ya zarar vermeyeceğini söylediğinde anlamıştım.

"Ne yapmayı planlıyorsun ?" diye atıldı Alec. 

"Sanırım ne isterse yapacağım. Yapmak zorundayım." 

"Peki şu an belirli birşey istedi mi ?"

"Henüz değil."

-BELLA'NIN AĞZINDAN- 

Şu safa benzeyen çocuk gitmiş yerine, beni deli eden biri gelmişti. İkiside bana isimlerini söylememişti. Nedenini anlamasam bile sorma gereği duymadım. 

"Sizin derdiniz ne ?"

"Ha ? Birşey mi dedin bebeğim ? Seni dinlemiyordum da."

"Tanrım, bana bebeğim demeyi kes."

"Tamam yavrum." sinirden gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum.

"Benden ne istiyorsunuz ?"

"Senden istediğimiz birşey yok. İşimiz sevgilinle, seninle değil." 

"Justin mi ? Neden ? Bir sorun mu var ?" 

"Ahh, boş ver yavrum. Bu konular seni aşar." Tanrım, sen bana mukayet ol. Neredeyse delireceğim. Derin nefes al Bels. Derin derin nefesler al. 1-2-3... Tanrım, işe yaramıyor. Sanırım ben bu çoğuğu boğarım. Hatta ciddi ciddi boğarım. Bir kaç kez vurmaya çalıştığım için ellerimi bağlamıştı. 

"Sende gidecek misin ?"

"Nasıl yani yavrum ?" 

"Yani, sende o çocuk gibi birini mi bekliyorsun ? Her saat başı değişecek misiniz yani kısacası ?"

"Gitmemi istemiyorsan sorun yok, kalabilirim." diyip göz kırptı. İğrenerek ona baktığımda kahkaha attı. Tanrım, şu an en büyük sabırlarını diliyorum.

*

"Zamanı geldi." dediğinde, gözlerimi hafif aralayarak o'na baktım.

"Neyin zamanı ?"

"Değişim zamanı. Umarım seni bir daha görürüm bebeğim." diyip odadan çıktı. Ellerimi kızartan kalın iplere bakıp tekrar iç geçirdim.Kısa süre sonra odaya başka biri geldi. Diğer kişilere göre daha kötü birine benziyordu. Yutkunarak gözlerinin içine baktım.  

"Sen son kişi misin ?" Lafımı umursamdan karşımdaki sandalyeye oturdu ve telefonuna gömüldü.

"Birşey isteyebilir miyim ?" dediğimde kafasını bana çevirerek tek kaşını kaldırdı.

"Ellerimi çözer misin ?"

"Bunu neden yapayım ?"

"Çünkü kangren olabilirim." göz devirerek tekrar telefona döndü.

"Hadi ama. Kaçmayacağım."

"Benden kaçabileceğini pek sanmıyorum zaten." yüzünü telefondan döndürmeden bana cevap verdi.

"O zaman lütfen ?" oflayarak ayağı kalktı ve bileğimdeki ipleri çözdü. Tekrar yerine oturunca telefonu masaya bırakıp beni izlemeye başladı. Sanırım kaçacağımı düşünüyordu. Gözlerimi devirdim ve kapattım. Düşünmeye başladım. Son zamanlarda Justin yüzünden hep birşeyler oluyordu. Her zaman benim canım yanıyordu. Eğer burdan kurtulabilirsem bunların sebebini Justin'e soracaktım. Sahi, bunlar neden hep bizim başımıza geliyordu ?

-JUSTİN'İN AĞZINDAN- 

Hala telefonuma gelen mesaja bakıyordum. 'Sana söylediklerimi arkadaşlarına veya polislere söylemeyecek veya haber vermeyeceksin. Yoksa güzel sevgilin zarar görebilir.' yazmıştı ve ardından yapmam gerekeni söylemişti. İşin en kötü tarafıda onlar Almanya'ya götürmüştü Bella'yı. Yarın Stuttgart meydanında olmamı istiyordu. Bunu nasıl başaracaktım bilmiyorum. Kimseye birşey demeden havaalanına gittim. Şimgi geri dönüşü bekliyordum.

*

-BELLA'NIN AĞZINDAN- 

Kaç saattir gözlerini ayırmadan bana bakıyordu ve ben bu işten cidden sıkılmıştım. Yerimden kalkarak yatağa geçtim ve uzandım. Gözlerimi kapatırken aklıma gelen soruyu soramadan yapamadım.

"Hala Brezilya'da mıyım ?"

"Hayır, evindesin." Evimde mi ? Nasıl olabilir ? Benim evimde böyle bir oda yoktu. Tamam bir bodrum kat vardı kafat orada hiç bir zaman girme gereği duymamıştım. Zaten bodrum kata evin içinden değil bahçeden iniyorduk. 

"Bana neden birşey yapmıyorsunuz ?" diye sorduğumda kahkaha attığını duydum. Yatağımın yanına geldiğini gördüm. Tam yanıma gelince bana doğru eğildi ve parmağını yanağıma değdirerek konuştu. Yüzü tekrar ciddi bir ifade almıştı.

"Birşey yapmamı mı istiyorsun ?" Parmağını dudağıma getirdi ve çekti. Dudaklarımla dudaklarının arasında santimler vardı. Konuşsa bile dudaklarımız değecek gibiydi. Korku dolu gözlerle o'na baktım. Korktuğumu anlamış olmalı ki geri çekilerek bana acınası gözlerle baktı. Arkasını döndü, kapının kilidini açarak çıktı. Kapıyı tekrar kilitlemeyi ihmal etmedi tabii. Korkmuyordum. Nedenini bilmiyorum fakat korkmuyordum. İçimde bir ülperti vardı sadece, o kadar. Justin'e umarım bir zarar vermezlerdi. Düşüncelerimden ayrılarak gözlerimi kapattım.

Uyuz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin