Kitap fuarından elleri poşetlerle dolu çıkan Damla, eve nasıl gideceğini düşünmeye başladı. Kitap okumayı çok seviyordu ve şansına bugün sevdiği yazarların imza günüydü. Elindeki poşetlere bakıp "almasam olmazdı. Yazarı imzaladı hepsini" diyerek kendi kendine gülümsedi. Yakındaki kafeye güç bela gidip oturdu.
"Keşke ağbim burada olsaydı. Söylenir dururdu ama yardım da ederdi. Biraz dinlenip güç toplayayım, sonra doğru eve, sallanan sandalyemde kitabımı okumaya."
Damla bunları düşünüp çayını içerken, servis yapan garson kıza genç bir adam çarptı ve elindeki içecekler Damla'nın kıymetli kitaplarının olduğu poşetlerin üstüne döküldü. Hem garson kız, hem Damla çığlık attılar.
- Ayyy! Çok özür dilerim.
- Olamaz, böyle talihsizlik olamaz ya. Saçımı başımı yolacağım şimdi.
Uzun boylu, yapılı, yakışıklı genç adam, çığlık atan kızlara baktı.
- Özür dilerim hepsi benim hatam. Yandınız mı? Sizler iyi misiniz?
- Ben iyiyim diyen Damla, garson kıza "siz iyi misiniz? Sıcak içecekler bir yerinize sıçradı mı?" diye sordu.
- Ben de iyiyim ama tüm içecekler sizin kitaplarınızın üstüne döküldü. Çok üzgünüm. Kusura bakmayın.
Garson kızın mahcup haline bakan Damla da üzüldü.
- Sağlık olsun. Bize bir şey olmadı ya önemli olan bu.
Yanlarında bekleyen genç adam söze karıştı.
- Ben zararınızı karşılarım.
Damla başını iki yana salladı.
- Nasıl karşılayacaksınız? O kitaplar yazarlarından imzalıydı. Aynısını alsanız bile imzasız olacak...
- Çok üzgünüm. Dalgındım biraz. Fark etmeden çarptım. Ben Bahadır.
Üzgün gözlerle kendine tanıtan ve elini uzatan adama, Damla'nın yufka yüreği dayanamadı.
- Damla ben. Sağlık olsun diyelim. Yapacak bir şey yok.
- Lütfen izin verin aynı kitapları size göndereyim. Gerçekten hatamı düzeltmek istiyorum.
- Peki, buyrun masaya. Ben kitaplarımı kontrol edeyim. Çok hasar görenleri alsanız olur. Diğerleri idare ederim.
- Bakın ben şimdi bu poşetleri alayım. Sizin telefon ve adresinizi alayım. Gerisini bana bırakın olur mu?
Damla, adresini ve telefonunu bir kağıda yazıp genç adama verince oda kartını çıkarıp Damla'ya verdi.
"Bahadır Demirci, Demirci Holding Yönetim Kurulu Başkanı."
- Size iyi günler Bahadır bey. diyerek kasaya yöneldi Damla.
Böyle küçük bir kafede, Holdingi olan bir adamın –muhtemelen zengin bir adam- ne işi var diye düşünmekten kendini alamadı.
Damla eve gelince annesi kızının boş ellerine bakıp şaşırdı. Damla dışarı çıktığında mutlaka kitap alır, kitap fuarına gittiğinde ise elindeki avucundakini kitaplar için harcar, kolları kitapların ağırlığından ağrımış olarak gelirdi.
- Damlacım, kızım kitap fuarına gitmedin mi sen?
- Gittim anne. Hatta bir sürü kitap alıp yazarlarına imzalattım. Ama bir aksilik oldu, garson kızla bir adam çarpıştı ve kitaplarımın üzerine çay döküldü. Okunacak halleri kalmadı.
- Buna rağmen sen çok sakinsin. Kitaplarının başına bir şey gelince genelde oturup ağlarsın.
- Çarpan kişi aynılarından alıp bana göndereceğini söyledi. Niye gülüyorsun anne? Komik bir şey mi söyledim?
- Kızım, çok safsın. Büyük ihtimalle çarpan kişi, sen ortalığı ayağa kaldırma diye öyle söylemiştir. Sen unut o kitapları...
- Anne yaaaaaaa...
- Asma suratını... Sana bir şey olmamış ya önemli olan bu kızım. Ya o sıcak çaylar üstüne dökülseydi? Allah korumuş seni. Kitaplarda senin sadakan olsun tamam mı yavrum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON PİŞMANLIK
Roman d'amourNikah memuru gelip mikrofonu eline aldı. - Tüm misafirler, hoşgeldiniz. Burada Akhan ve Demirci ailelerinin mutlu gününe şahit olmak için bulunuyoruz. Gelin hanım adınız soyadınız? - Damla Akhan. - Damat bey adınız soyadınız? - Bahadır Demirci. - Sa...